Etrafıma şöyle bir bakıyorum da ilişkilerimiz nasıl yozlaşmış.
Toplumsal değerlerimizin çoğunu kaybetmişiz. Değerlerimizle
birlikte kimliklerimiz de silikleşmiş, yok olmaya yüz tutmuş.
Bugünkü gençler için gerçekten çok üzülüyorum çünkü bizim
yaşadığımız gibi aşkları hiçbir zaman yaşayamayacaklar. Hep bir
arayış, doyumsuzluk… Hep bir kimlik arayışı içerisinde savrulup
gidecekler. Belki aile kurmak bile istemeyecekler. Hayatlarından,
paralarından, zamanlarından fedakarlık etmek onlara zor gelecek.
Çünkü bizim çocuklarımız sadece kendilerini düşünmeyi öğrenerek
yetiştiler. Biz böyle yetiştirdik onları.
Ne bizim kadar mutlu olabilecekler, ne de değer verdikleri bir şeyi
kaybedince bizim kadar üzülebilecekler. Yazık! * * * Bu
bizim suçumuz!
Senelerce bile bile rahatımıza göre seçimler yaptık. Gelen
tehlikeleri görsek de umursamadık. Bize verilenlerle yetindik.
“Aman ne olacak!” deyip oturduk.
Peki bir toplumu zayıflatıp bölmek, sonra da istediğin gibi
yönetmek için ne yapılabilir?
Önce değerlerini yok edeceksin yavaş yavaş. Yozlaştıracaksın. Her
şey normal gelmeye başlayacak. Kendisi de haksızlık yapacak ki
başkası yaptığında normal karşılasın; “Ben de olsam yapardım”
desin.
Her şeyi maddiyata bağlayacaksın. Gazetelerde, dergilerde,
dizilerde hep bu konuyu işleyeceksin ve kafalara kazıyacaksın.
Parası olduğu sürece; çalsa da, çırpsa da yadırganmasın, haklı
olsun, kabul görsün. Sonra kimliğini elinden alacaksın birer birer.
Bayramlarını, ortak değerlerini yok edeceksin.
Öylece şaşkın, kimsesiz, nereye, neye ait olduğunu bilemeden ortada
kalacak. Sonra da böleceksin onları ‘Onlar başka, biz başka’
diyeceksin. Kendinden olmayanı düşman belleyecek.
Değerleri olmadığı için gördüğü her zulme, ayrımcılığa,
adaletsizliğe ilgisiz kalıp görmezden gelecek zaten. Doğru
olmadığını bi...