Sevgi… Her şeyin başı sevgi…
Ama saygısız sevgi bir işe yaramıyor maalesef!
Uzmanlar “Çocuklarınızı sevgiyle
büyütün” diyor. Biz ise ipin ucunu kaçırıp son
derece şımarık, sevgi arsızı çocuklar yetiştiriyoruz.
Öyle ki her biri dünya kendi etrafında dönüyor sanıyor. Hep ilgi
odaklı büyüyor ve başka türlüsüyle de mutlu olmuyorlar. Bir zaman
sonra gösterilen bu yoğun ilgi bile yetersiz kalıyor ve hiçbir
şeyle mutlu olamayan çocuklarla doluyor etrafımız.
Çocukların her davranışına gösterilen sonsuz anlayışın onlara fayda
sağladığını düşünüyoruz ve başkalarından da aynı anlayışı
görmelerini bekliyoruz.
Çığlık çığlığa koşan çocuğuna gülümseyerek bakan anneyi sarsarak
“Bi dur de!” demek geçiyor çoğu zaman içimden.
Toplum içerisinde bağırarak başkalarını rahatsız etmemesi
gerektiğini bu çocuk başka nasıl öğrenecek?
Esasında çocuklarımıza sevilmeyi değil sevmeyi
öğretmeliyiz.
Doğayı sevmeyi… Sanatı sevmeyi…
Hayvanları sevmeyi… İnsanları sevmeyi… Kısaca, yaşamı sevmeyi
öğretmeliyiz. Ama hunharca sevip, öldürüp yok etmeyi değil,
sevdiğin şeye saygı duyup, saygı göstermeyi öğretmeliyiz. *
* * Uzakdoğu kültürünün en temel unsurudur saygı. Dövüş
sporlarında bile saygı çok önemlidir. Rakibe saygı vardır. Dövüşten
önce birbirini selamlayarak hem yaptığın şeye hem de karşındakine
saygını gösterirsin.
Düşmanına bile saygı gösterirsin.
Batı’da, medeni dediğimiz kültürlerde saygı, kültürün önemli bir
bölümünü oluşturur. Özgürlüğe saygı, kişisel haklara saygı, özel
hayata saygı, sanata saygı…
Bu yüzden toplu taşıtlara binerken ya da bir şey yaparken sıraya
girerler. Başkalarının haklarına saygısızlık yapmamak için
kurallara uyarlar. Yoksa salak olduklarından değil!
Bizde ise sıra beklemek enayilik sayılır!
İşte toplum olarak yitirdiğimiz değerimiz ve bugünkü toplums...