Sevgili dostlar; Yunus Emre Enstitüsü’nün organize ettiği, İstanbul Uluslararası Medeniyet Araştırmaları Derneği( MEDAR) Başkanı sayın Prof.Dr. Bekir Karlığ’a tarafından hazırlanan “Medeniyet Mirası; Ortak Geçmiş, Ortak Gelecek” adlı programların icra edilmesine ilk olarak, o kadim ve asil medeniyetin varislerinin kendi aralarındaki kökü maziye dayanan tanışıklık ve birliktelik oranlarını yüceltip muhkemleştirmek, hem de o ortak geçmiş ile ortak geleceğin sahipleri olarak bizlerin ata-babalarımızdan tevarüs ettiğimiz o medeniyeti, yaşamış olduğumuz asrın imkanlarından da yararlanarak daha ileri noktalara taşıyıp bir sonraki nesillere emanet edebilme sorumluluk ve şuurunu canlı tutabilmemiz için, Karabağ Zaferi ile ruh köküne bağlılığını bir kere daha bütün dünyaya gösteren Azerbaycan’ın Payitahtı Bakü’den başlanıldı.
Hem MEDAR’ın yönetim kurulu üyesi, hem Yunus Emre Enstitüsü’nün Denetleme Kurulu Üyesi olmam, hem de geçmişe yönelik Azerbaycan-Bakü’de uzun süre görev ifa etmiş olmam sebebiyle bölgeyi, bölgede hakim ve etkin sosyolojik denge ve realiteleri bilmeme binaen programda bana da görev verdiler. Bu vesile ile 2-7 Aralık 2021 tarihleri arasında Bakü’de oldum. 3 Aralık Cuma günü, daha önceki belirleme doğrultusunda Bakü’nün en görkemli san’at ve gösteri merkezi olan Uluslararası Muğam Merkezinde, önce o asil Medeniyet Mirası’nın çağlara nasıl ışık tuttuğunu görsel belgelerle sübuta erdiren serginin açılışı yapıldıktan sonra, emsali dünyada az bulunan o nadide konferans salonunda “Medeniyet Mirası; Ortak Geçmiş-Ortak Gelecek” adı altında düzenlenen panelle birlikte, o ortak geçmişin varisi ve önümüzdeki o ortak geleceğin sahipleri olan Bakü’lü kardeşlerimize; Doğu’dan Semerkant, Buhara, Hive, Tirmiz, Ferganı gibi diyarlardan doğup Batı’ya doğru akıp giden, gelip geçtiği diyarlarda kir-pas koymayan, gönüllere huzur ve sevgi serpip insanlığı kemale taşıyan o asil medeniyeti ana hatlarıyla izahla birlikte, Azerbaycan’ın elde ettiği Şanlı Karabağ Zaferiyle o asil medeniyet arasındaki bağı panelistler olarak kurmaya çalıştık. Ve nihayet o asil medeniyetin mensubiyet duygusu içerisinde bizler Azerbaycan-Türkiye olarak ortaya koyduğumuz birlikteliğin, kardeşliğin meyvelerini verdiğine, önceleri “ bir millet iki devlet” derken artık kökü mazide olan şuur ve idrak sahibi gönüllerin “bir millet yedi devlet” dediğine birlikte şahit olduk…
Ertesi gün yine bizler birkaç kurumu ziyaret edip halen eylemli olarak görev ifa eden Alî Meclisin üyesi Milletvekili dostlarımız ve yargı erkinin mensubu bazı meslekdaşlarımızla bir araya geldik. Bu ziyaretler sonucu vaki söz ve sohbetimiz yüreğimize su serpti. Ben oraların, o sosyolojik yapının 30 sene öncesini de gayet iyi bilirim. Kısaca arz edeyim ki, 20 Yanvar( Ocak) 1990 Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece, yeniden ve toptan işgal etmek üzere Bakü’ye giren Sovyet tanklarının önüne canını hiçe sayarak atlayan Azerbaycan Türkü’nü şanlı direnişi ile elde edilen BAĞIMSIZLIK ve o bağımsızlığı takip eden milletin özüne dönme, değerleriyle bütünleşip gerçek bağımsızlığını elde etme süreci kemale ermiş. Hele Zaferle sonuçlanan Karabağ harekatı karşısında bilhassa güney komşularının sergilediği tavır, belki de onların TARİHİ UYANIŞINA sebep olmuş ve onları gerçek bağımsızlıklarına taşımıştır. Şimdi onlar ruh ve manası aynı temel kaynaktan beslenen, Anadolu insanıyla dildaş, dindaş, kandaş ve gardaş olarak, yürekten ve candan “biz bir millet iki devletiz” diyor ve bütün benliğiyle iradelerini ortaya koyuyorlar. Bu fiili durumun mutluluğu içinde müşahedemi siz dostlarımla paylaşıyor, Rabbim bizim mihribanlığımızı, birlikteliğimizi daha da muhkemleştirsin, bizi önce kendi nefsimizin daha sonra da birliğimizi beraberliğimizi çekemeyenlerin şerrinden korusun. Bizi hep himayesinde tutsun ki, O’nun adını bu yüce Türk Milleti olarak hep ÖTELERE taşısın.
Öğrencilerime kavuştum
Sevgili dostlar, insanı en çok mutlu eden şeylerden biri; emek verdiği, şahsiyet ve karakterini yansıttığı ESER’ini müşahede etmesi ve o eserin etrafa sunduğu güzellikleri seyretmesidir. Başarılı, etkin bir mimar için bu, çizmiş olduğu proje doğrultusunda yapının tamamlanması ve hizmete girmesidir. Bir Yazar için, eserinin basılıp raflardaki yerini almasıdır. Bir Ressam için, çizdiği tablonun duvarlarda asılı durmasıdır.
Bir Muallim, Öğretmen veya Hoca’nın mutluluğu ise yetiştirmiş olduğu talebelerinin hocalarından almış olduğu ilim ve irfanı, usul ve tarzı, ciddiyet ve heyecanı, seciye ve ahlakı başta kendi öğrencileri olmak üzere etraflarına yansıtmaları, bu doğrultudaki gayretleriyle içinde bulunmuş oldukları toplumu kendi öz değerlerine ve geçmişteki fabrika ayarlarına doğru yönlendirmeleri ve bir gün hocalarının da buna şahit olmasıdır.