Sevgili dostlar; gönül dünyamızın etkinliğine ve onun bir mektep mahiyetinde yetiştirilip pratik hayata sunduğu karakter yapısına bir-iki örnek verdikten sonra, tarihî süreç içerisinde o karakter ve şahsiyetin çekildiği yerlerde sergilenen olumsuzluklara değinip, o olumsuzlukların ruh yapısının Mersin saldırısına yansıyan izlerine dikkat çekeceğiz.
Geçen hafta bir iki cümle ile değinmiştik; o karakterin neşv u nema bulmasının formülleri, ana kaynaklara bağlı olarak temelde İmam Maturidî tarafından belirlenmiş ve nihayetteki kökleşme ve gelişme sonrası ana bileşeni îman, karakter ve sadakat olan o asil medeniyet Maverau’n-Nehir’den batıya doğru akmaya başlamış, 1071 Malazgirt zaferiyle birlikte Anadolu’ya giriş yapmıştı.
Ne zamanki o medeniyet, ana kaynakların talimatı doğrultusunda birlik ve beraberlik şuuru içerisinde Süleyman Şah’ın sorumluluğunu omuzlanan Yiğitler’le buluşunca, Boğazları aşıp Tuna ile kucaklaşmıştı. Ne zamanki o irade, Süleyman Şah’ın adaşıyla buluşunca Akdeniz’i Türk gölüne dünüştürmüş, bunu da yeterli görmeyip Kızıldeniz’le beraber hem Batı’dan hem Doğu’dan okyanuslara açılmıştı.
Bu sayede hasıl olan huzur ve güven hem Akdeniz’in, hem de Kızıldeniz’in sahillerinden iç kesimlere doğru yol almış ve Afrika’nın mağdur ve mazlumları bu sayede mutluluğa ermiş, o karakter ve şahsiyet ile tanışıp hemhal olmuş ve nihayet yüzleri gülmüştü.
Fazla derine gitmeye gerek yok, “daha dün” denilebilecek bir yakınlıkta, bu karakter örneğini sergileyenlerden biri de, Sudan’lı Musa idi... Birinci Dünya Savaşı devam ediyordu. Yemen cephesi malî imkansızlıklar içindeydi… Çok zor şartlar içinde Sudanlı Yaver Zenci Musa 300 bin Altın’ı Yemen karargahına ulaştırıp Tevfik Paşa’ya teslim etmişti.
Sudanllı Zenci Musa, Osmanlı’nın ölüm-kalım mücadelesi verdiği sırada, Eşref Efendi’nin Yaveriydi. Onunla beraber Trablusgarp’ta, Balkanlar’da, Çanakkale’de cepheden cepheye koşmuştu. Sudanlı Musa, İstiklal Harbinin seyri esnasında destek için İstanbul’a gelir ve bu esnada geçimini sağlamak için bir taraftan da hamallık yapar. Bu esnada Sudan’lı Musa’yı uzaktan İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington’a gösterip “300 bin altınını Yemen’e kaçıran” Sudanlı Zenci Musa işte bu diye tanıtırlar.