Boşuna dememişler ”Muhabbetten Muhammed oldu hasıl, Muhammed’siz muhabbetten ne ola hasıl?”
Muhammedî muhabbeti, gönül ve sevgi bağının ana zemini olarak belirleyen bu asil millet o kucaklayıcı sevgi demeti etrafında oluşturduğu birlik ve beraberlik ile Malazgirt dahil önüne çıkan bütün engelleri aşmış, bazan hedefine ulaşmak için Ferhat misali dağları delmiş, bazan Muhammedî muştuya ermek için karadan donanmaları Haliç’e indirmiş. Bazan da, donanmaları karadan yürüten o yiğitlerin armağanı olan bu aziz İstanbul’un iki yakasını, Muhammedî muhabbetin günümüzdeki sevdalıları denizin altından açtıkları tünellerle, hem raylı hem de lastikli vasıtalara yol açmakla birbirine kavuşturmuşlardı.
O sevdanın ürettiği birliktelik yalnız İstanbul’un iki yakasın denizin altından birbirine kavuşturmakla kalmamış; sevginin yaygınlaşması, hasretin sonlanması, gönüllerin yurt sathında huzura ermesi için yolları bölmüş, dağları tünellerle delmiş, vadi ve nehirleri viyadük ve köprülerle aşmış, sevenleri kavuşturmuş, ulaşımda yalnız kara parçasını değil, havayı da devreye sokarak Hava Yolunu Halkın Yolu’na dönüştürmüştü.
O sevda peşinde koşan yiğitler en son olarak 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde, Çanakkale’ye “Geçilmez” damgasını vuran ŞÜHDA’nın ruhaniyetine ithaf edilmek üzere dünya çapında bütün “EN” leri üzerinde taşıyacak şekilde 1915 Çanakkale Köprüsü ad altında Çanakkale Boğazı’na bir pırlanta gerdanlık taktılar ve bunun mutluluğunu canlı yayınlar vasıtasıyla bütün milletimizle paylaştılar.
Bütün bu güzellikler ve elde edilen nailiyetler bizleri mutlu ettiği kadar, en azından başkalarını da endişeye sevk etmiştir. Bizim, Kasımpaşa sırtlarında donanmasını yüzdüren, Çanakkale’ye “Geçilmez” damgasını vuran ECDAD’ın o asil ruh ve manası etrafında birbirimizle bütünleşip sevgi yumağına dönüşmemiz, bizim birlik ve beraberliğimiz karşısında endişeye kapılanları tedbir almaya sevk eder. Onlar ister ki biz, birbirimize düşelim, çekişip bölünelim, itibarımız gitsin, kuvvetimiz kaybolsun ve bize rahat hükmedebilsinler, bizi diledikleri gibi kendi çıkarları doğrultusunda yöneltip sevk ve idare etsinler.
İşte bizi çökertmek isteyenlere bu fırsatı vermemek için, önce şahsen kendimizi zaman-zaman gözden geçirip “bizi biz kılan” kökü mazide olan o sevgi demetimize zarar vermesi muhtemel söz ve davranışlarımızı kontrol altına alıp, incittiğimiz dostlarımızı kucaklayarak aramızdaki sevgi bağını muhkemleştirmemiz kaçınılmazdır.