Sevgili dostlar, neredeyse bir buçuk yıla yakın bir süreden bu yana, her birimiz hem kendi sağlığımız, hem de başta aile bireylerimiz olmak üzere çevremizdekilerin, içinde bulunduğumuz toplum bireylerinin ve hatta bütün insanlığın sağlıkta kalabilmesi için çok sıkıntılara katlandık.
Bu arada hiç ummadığımız sonuçlarla karşılaştık, bir yaprak dökümü misali, sevdiklerimizin aramızdan ayrılışına şahit olduk. Ölüm Allah’ın emri dedik, kadere teslim olup, kederden emin olmak istedik.
Ama en zor olanı da bu salgın sebebiyle, son yolculuğuna çıkan dostlarımıza uzaktan mendil sallayıp onları kucaklayan sandukaların dört bir tarafından tutan yiğitlerden biri olamadık.
Bu salgın süresine kadar hayat bize çok şey öğretmişti, ama “hızlandırılmış eğitim” misali bu salgın süreci, aramızdan alıp götürdükleriyle “Büyük Duruşma Günü”nde olduğu gibi zorda kalınca insan oğlunun kendi canının derdine düştüğünü, iki elin bir baş için olduğunu, “düşenin dostu olmaz” misali virüse mübtela olana ana-babasının, hayat arkadaşının bile yaklaşıp dokunamadığı pratiğine bizi şahit kılmasıyla, bu süreç şimdiye kadar öğrendiklerimizin on mislini bize öğretti. Sanki bize bu dünyada o Büyük Duruşma Gününün küçük bir kesitini minyatürünü yaşattı.
Söyleyecek sözümüz yok; hüküm O’nun, ferman O’nun, gerisi hep angarya deyip, elden gelen tedbirlerle birlikte, kederden emin olma yolunda ilerlerken yavaş yavaş her karanlık gecenin mutlaka bir aydınlık sabaha ereceğine şahit olabilmenin umudunu hiç kaybetmedik.
Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımız 1 Temmuz itibariyle sokağa çıkma kısıtlamalarının tümüyle kaldırılacağını, şehirlerarası seyahat kısıtlamalarıyla şehiriçi toplu taşıma araçlarındaki sınırlamaların sona ereceğini, kısacası artık NORMALE DÖNÜLECEĞİNİ açıkladılar.