Olay şu; hatırlayacağınız üzere CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, grup toplantısında yapmış olduğu malum konuşmasında “ Irak ve Suriye’ye, TBMM tarafından daha önce verilmiş olan sınır ötesi operasyon yetkisi” nin iki yıl daha uzatılmasına yönelik Teskere için “EĞER EVET DERSEK CUMHURİYET’E İHANET ETMİŞ OLURUZ” demişti.
Nitekim bu belirleme doğrultusunda da CHP oylamada HDP ile birlikte RED oyu verdi. Halbuki bundan önce Kuzey Irak ve Suriye’ye yönelik AYNI MUHTEVALI sınır ötesi operasyon talebini içeren teskerelere CHP grubu hep “EVET” oyu vermişti.
Peki şimdi ne değişti?
Öncelikle ifade edeyim ki, bütün hesaplar 2023 Haziran’ı göz önünde bulundurularak yapılıyor. ABD Başkanlık seçimleri sonucu iş başına gelen sayın Biden, içimizdeki dostları ile birlikte, onlara yapacağı yardım ve işbirliği sonucu Türkiye’de iktidarı değiştirip bölgeyi daha kolay dizayn edebileceğine yönelik talihsiz bir açıklama yapmıştı. Üstelik ABD, Türkiye’nin sınırları içerisinde PKK’nın varlığını her ne kadar kendi terör listelerinde kayıt ve muhafaza ediyorsa da, PKK’nın PYD adıyla Kuzey Suriye’deki uzantısını dost ve müttefik belleyip ona onbinlerce TIR silah ve mühimmat takviyesine Biden ile de devam ediyordu.
Öyle zannediyorum ki, ABD’nin bu iki yüzlü tutumu başta HDP olmak üzere CHP’yi de yeni strateji belirlemeye sevk etmiş, bilhassa CHP kendisine gizli dost ve işbirlikçi belirlemede sakınca görmemişti. Nitekim CHP, HDP ile daha yakın ilişki tesis etmeye başlamış ve aralarında, kamuoyundan gizli tutmaya özen gösterdikleri bir ortaklığın varlığına yönelik halkın endişe ve şüphelerini giderecek açıklamalardan özenle kaçınmıştı.
Hal böyle iken geçenlerde HDP kendi iç organlarını toplayarak “ Demokratik Tutum Belgesi” adı altında 11 maddelik bir deklarasyon yayınladı. Bu deklarasyonun 3. Maddesinde, HDP “Kayyım rejimi değil halk iradesi’nin esas alınmasını”, 5. maddesinde de “ Barışçı dış politika”nın göz önünde bulundurulmasını talep ediyordu.