Türkiye ekonomik sıkıntıların ağırlaştığı bir dönemden geçiyor. Bu sıkıntıların bugüne ulaşmasında dünyadaki gelişmelerin, küresel krizlerin, salgın sürecinin, yanı başımızdaki savaşların etkisi olduğu gibi içeride atılan yanlış adımların ve hatalı politikaların da etkisinin olduğu açıktır. Dövizdeki, enflasyondaki yüksek artışları "ne yapalım dünyada da böyle" diyerek geçiştirmek yanlışı bir başka yanlışa ortak etmek demektir. Aynı şekilde dünyadaki kırılgan ve kaotik gelişmeler olmasaydı Türk ekonomisi bu kadar büyük bir sıkıntıya girer miydi, sorusuna da kulak tıkamak doğru değildir. Doğrusu uzun süredir her ikisinin de göz ardı edilmeden bir değerlendirme yapılabildiğini düşünmüyorum. Kaldı ki bu ilkesel bağlamda duranların sesleri de yeterince duyulamıyor. Çünkü hem siyasal kutuplaşma üst seviyelerde cereyan etmekte hem de artık seçim sathı mahalline girilmiş durumdadır. Buna karşın aslında Türkiye Cumhuriyeti, kendi tarihi süreci içerisinde kutlu yükselişleri ve hazin düşüşleri defalarca yaşamış bir milletin son yüzyıldaki kutup yıldızıdır.