Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ve süregelen direniş hattı, dünyada da jeopolitik ve çok yönlü bir kırılma meydana getirdi. Bunlardan biri de “Beyin ölümü gerçekleşti!” denilen NATO açısından yeni bir genişleme dönemine girilmiş olması...
Öyle ki, Rusya’nın mevcut kayıpları ve ilerleme kapasitesi düşünüldüğünde yeni üyelerle genişleme eğilimi daha fazla karşılık buluyor. Her ne kadar nükleer silahlara başvurma seçeneği saklı kalsa da bu aşamaya geçilmesi Rusya için de sürdürülebilir gözükmüyor.
Gelinen aşamada ABD’nin merkezinde yer aldığı 30 üyeli NATO, Finlandiya ve İsveç’in resmi başvuruları ile 32 üye sayısına doğru ilerliyor.
75 yıldır askeri olarak bağımsız kalan Finlandiya, Rusya ile 1.300 kilometrelik bir sınırı paylaşıyor. Aynı şekilde İsveç de uzun yıllardır bu durumu muhafaza ederken Ukrayna’daki savaşla birlikte ülkede NATO üyeliğine verilen destek %20'lerden %50'ye çıktı.
Batıdaki değerlendirmelere bakıldığında da her iki ülkenin katılımıyla NATO’nun güvenliğinin daha da pekişeceği vurgusu öne çıkıyor. Finlandiya yaklaşık 280.000 askere sahip. NATO’nun %2 askeri bütçe hedefine bu yıl ulaşacak olan Finlandiya F35’lerin de önemli bir tedarikçisi. İsveç ise 24 bin askere karşın silah endüstrisinde ilerliyor. Her iki ülke de bağlantısız statülerine rağmen, 1994'te Barış için Ortaklık programı aracılığıyla NATO ile işbirliğine başladı. Farklı düzeylerde müttefiklik ilişkisini sürdürüyorlar.