Kazakistan’da 2 Ocak’ta başlayan ve bugün itibariyle büyük ölçüde kontrol altına alınan olaylar zinciri sadece Kazakistan’ı ve bölge ülkelerini değil aynı zamanda Türkiye ve Türk Dünyası ilişkilerini derinden etkileyebilecek bir fotoğrafı gözler önüne seriyor. Zira Kazakistan'ın etki kapasitesi Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan açısından da bir tür kalkan vazifesi görüyor.
Bu bakımdan coğrafi ve demografik açıdan pek çok riskleri barındırmasına rağmen istikrarını koruyarak ve önemli başarılar elde ederek bugünlere gelen Kazakistan’ın yaşadıkları gerçekten üzücü ve düşündürücü!
Son birkaç yılda etkisini artıran, belirli bölgelerde ve dar gelirli kesimlerde hissedilen adaletsizlik algısı ve yeniden bölüşüm çağrıları ülkeyi bekleyen en önemli iç sınavlardan biriydi.
2019’da yayımlanan Büyük Bozkırın Yükselişi adlı kitabımda “Cumhurbaşkanı Tokayev ile başlayan bu dönemde siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan güçler dengesinin sağlanması hayati bir önem taşımaktadır. Bir diğer problem ülkedeki gelir adaletsizliğinden etkilenen kesimlerin dengelenmesi ve iç barışın sürdürülebilmesidir. Tokayev’in test alanlarından biri de dış politika dengesi olacak ve Rusya, Çin dengesinin yanı sıra Türk Dünyası ile ilişkilerini nereye ve nasıl konumlandıracağı kritik bir hal alacaktır.” demiştim.