Bir süredir iç politika yerine özellikle Türk Dünyasındaki gelişmelere yer vermeye çalışıyorum. Bu amaçla önce Bakü'ye oradan da Kazakistan'ın Türkistan şehrine henüz ulaştım.
Zira toplumun ağır sorunları ve giderek keskinleşen kutuplaşma söyleminin siyaset üstü konuları irdelememize imkan tanıdığı söylenemez.
Türkiye kendi içerisinde “yok artık!” “Bu kadarı da olamaz!” dedirten hatalarla yüzleşirken dünyadaki gelişmeler doğru planlanmış bir konumlanmayı zorunlu kılıyor.
Tarih ve mekan etkileşimi/dengesi durmaksızın devam ediyor!
Örneğin Türkiye’nin geçmişte Suriye’de yürüttüğü birtakım yanlış politikalar şimdi daha büyük bedellerle dengeye ulaştırılmaya çalışılıyor.
Bugün Doğu ile Batı, Avrupa ile Asya ya da ABD ile onun karşısındakiler mücadelesi yeni dönemde çok kutupluluk ekseninde bir rekabeti işaret ediyor.
Bilhassa Karabağ Savaşı ve ardından Güney Kafkasya-Hazar hattında beliren imkanlar ise Türk Konseyi’ni (Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği) dikkatle izlenmesi gereken bir sürece taşıyor.
Yazının başlığında Türk Konseyi yerine “Türk Devletler İşbirliği”ni özellikle kullandım. 12 Kasım’da İstanbul’da yapılacak zirvede bu isim değişikliğinin gündeme gelmesi bekleniyor. Geçtiğimi yıl Konseyin Onursal Başkanı Nazarbayev bu öneriyi getirmişti.
.....