Kim ne derse desin.
Konu iç politikaysa...
Ölçü sonuç almaksa...
Tayyip Erdoğan iki konuda ustadır.
Bir: Rakiplerini adeta “şeytan”laştırmak.
İki: “Şeytan” taşlatmak.
Tek başına kaldığında bile sonuç aldı.
2007’den sonraki sürecin özeti budur.
***
Bu yıl 28 Şubat’ın (1997) 21. yıldönümüydü.
AKP liderliği... Vurgulu şekilde ataktı.
Hedef: Net.
Üslup: Sert.
Kampanya: Zaman ayarlıydı.
Görünen: Plan yapılmış...
Düğmeye basılmıştı.
***
“Kampanya”nın işaret fişeği Erdoğan’dan geldi.
Oysa: Dış gezideydi.
Afrika’da 4 ülkeyi ziyaret etmekteydi.
Hem de: 5 gün gibi kısa zamanda.
İşte: Böylesi sıkışıklıkta bile...
İç politika konuşmaya zaman buldu.
***
Şimdi Erdoğan’ın söylediklerine gelelim.
Gezinin Cezayir durağında gazetecilerle konuştu.
“Sipariş” soru şöyledir:
“(28 Şubat davası) ...Generallerle ilgili yargı bir karar vermek
üzere. Savcı 60 müebbet istedi.”
“Ergenekon ve Balyoz sanığı askerlerin bir kısmı ve medyanın bir
bölümü, 28 Şubat’ın askeri darbe olmadığını, bunun FETÖ kumpası
olduğunu söylüyorlar, siz ne dersiniz?”
***
Erdoğan, hükmünü açıklamaya başlar.
“O süreci yaşamış, kısmen bedel ödeyerek yaşamış biriyim.”
“Yargı bu işin sivil kanadının hangi boyutta olduğunu da ortaya
çıkaracaktır.”
***
Gazeteciler sormuş: Sivil kanatla ne kastediyorsunuz?
Erdoğan, üç “hedef” grubu işaretler:
“Sendikalar, medya, iş dünyası...”
...