Rumeli’ye bu defa sallarla değil, köprülerle, raylarla, tünellerle çıkıyoruz:
Asya ve Avrupa’yı bir köprüyle daha kucaklaştırdık. "1915 Çanakkale Köprüsü" son asır muhteşem eserlerimizden biri oldu. Bu eser, her ne kadar bir köprü olsa da o maddesidir. Mânâsıyla bakınca bir âbide; Çanakkale Zaferi hatırasına ecdadın ruhunu şâd etmek maksadıyla dikilmiş bir anıt-eserdir.
Türkler, Türkistan’dan sonra sürekli Batı’ya, garba doğru aktılar. Anadolu’dan yahut Küçük Asya’nın Avrupa’ya en yakın noktalarından olan Çanakkale Boğazı’ndan Gelibolu’ya geçiş tarihçemiz önemlidir. Tarihçiler, “Rumeli Fatihi Şehzâde Gâzi Süleyman Paşa" komutasındaki bu seferin, milâdî takvimle 1353’te olduğuna dair hemen hemen ittifak ederler. Ancak, bizim, bu hamlemiz, ilk Rumeli fethimiz değildir. Osmanlı öncesinde ve erken Osmanlı safhalarında da sefer ve fetihlerimiz vardır. 1261’de Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keykavus, askerleriyle Rumeli’ye geçerek Dobruca’yı fetheder. Osmanlı dönemindeyse 1308’den 1353’e kadar Rumeli’ye muhtelif çıkışlar devam eder.