Jenosit veya soykırım, bir millet dinî, ırkî veya buna benzer
diğer sebeplerle imha edilmesidir. Soykırımı kim, kime karşı
yaparsa yapsın kabulü mümkün değildir. Hukuka aykırılık ve
zorbalıktır. İnsanlık suçudur. Fakat ne denli ağır olursa olsun bir
kavgaya “soykırım” demek de iftiradır...
“Zenginlik seviştirir, fakirlik döğüştürür!” diye bir deyimimiz
vardır. Müreffeh asırlarımızda ne Yunanlılar, ne Bulgarlar ne
Ermenilerle ve ne de diğerleriyle ihtilafımız oldu. Müslüman olan
ve olmayan bütün kavimler, bayrağımız altında yüzyıllarca huzur ve
sükûn içinde bir arada yaşadılar. Eğer adaletsiz bir idare olsaydı
bu ihtilaflar çok önceki tarihlerde görülürdü.
Türkler, 26 Ağustos 1071’de Bizans’a karşı mücadele verirken
Ermenilerle tanıştılar. 1071’den 1915’e 844 sene vardır. O kadarını
saymayabiliriz. 1299’dan 1915’e olan 616 seneyi de ihmal
edebiliriz. 1453’ü esas alırsak. 1453’ten 1915’e kadar 462 sene
eder. Ermenilerle aynı topraklarda, aynı bayrak altında en az 5
asır boyunca beraber yaşarken Türkler, neden birden fikir
değiştirip bu insanları imha etme yoluna gitsinler? Bir kere böyle
bir karar, devrin hukuku olan şeriate aykırıdır. Şeriate göre böyle
bir şey zulümdür. Eğer, o gün Osmanlı topraklarında bir Ermeni
soykırımı işlenseydi bugün Ermeni diye kimse kalmazdı.