Suruç'ta Rojava'yı yeni bir komünist Küba olarak gören hayalperest sosyalistlerden 32 genç -maalesef- hayatından olmuş, eş zamanlı olarak da Adıyaman'da bir askerimiz şehit edilmişti. Bunlar, Barış Süreci'nden sonra yaşanan en vahim hadiselerdir. 32 gayrı Kürt sosyalist eylemciyi öldürenin DAEŞ'li canlı bomba olduğu görülmekte. Adıyaman'da Mehmedciği şehit edenin kim olduğu ise henüz belli olmasa da PKK'nın intikam katliamı olduğu dün Ceylanpınar'da iki polisimizin evlerinde gece vakti şehit edilmelerinden de anlaşılmakta...
Türkiye, bölgede huzur adası, Şanlıurfa da güneydoğuda bir huzur şehri. İç ve dış terör merkezleri, hem Türkiye'yi ve hem de Urfa’yı hedef almış vaziyetteler. İşin içinde sadece PKK ve DAEŞ yok, İran ve İsrail ile Suriye el Muhaberat'ı ve malûm istihbarat teşkilatları da var. Esas hedef, büyüyen Türkiye'nin yolunu kesmektir.
Bu noktada HDP'nin niyet ve samimiyeti çok önemlidir. Arappınarı işgalinde sokak çağrısı yapan Selahattin Demirtaş, Suruç'taki kayıplar üzerine Kürtlere organize olup kendilerini müdafaa çağrısında bulunmuştu. Çağrıyı "daha ne duruyorsunuz?" şeklinde anlayan örgüt militanları, karşılarına gündüz çıkma cesaretine sahip olmadıkları polislerin evine hırsız gibi gece yarısı girip cinayet işlediler. Dağ, İmralı ve kamuoyu arasında devamlı zora düşen, zora düştükçe de sorumsuzca konuşup terleyen Demirtaş'tan daha evvel de bu partinin diğer genel başkanı Figen Yüksekdağ, sırtlarını kuzey Suriye'de Kastro mirasçılığı yapmak isteyen PYD ile Kandil'de Stalin takipçiliği peşinde olanlara dayadıklarını iftihar ederek ilân etmişti.
Bu gidişle adı geçen eş başkanın bir süre sonra "sizin ordunuz TSK ise bizim ordumuz da PKK'dır" demesine hazır olunuz. Bir barış süreci başlamıştı. Kâğıt üzerinde de olsa son müessif gelişmelere rağmen devam ettiği de kabul edilebilir. Fakat Kandil'dekiler barışa taraftar değil. HDP ise Kandil, İmralı ve Sömürgeci Başkentler arasında gidip gelmekte. Sosyalist Kürtçüler, Kuzey Irak ve Mes'ud Barzani’ye de muhalifler. Onların iki hedefi var Recep Tayyip Erdoğan ve Mes'ud Barzani. Sömürgeci Başkentler de petrol politikalarına karşı bağımsız bir yol takip eden bu iki lidere karşılar. Bu sebeple sosyalist Kürtçülere destek vermekteler. PKK'nın ilk çıkışında önce özerklik sonra istiklal fikri vardı. Abdullah Öcalan'ın uzak olmayan zamanlarda bundan vaz geçtiği ifade edilmekte.