Bir teşkilat veya topluluğu
devlet yapan temel şartlardan biri adalet tevziidir. Vatandaşları
arasında ve hudutları dâhilindeki yaşayanlar arasında adalet
dağıtımıdır. Adaletin remzinin, sembolünün terazi olması bundandır.
Terazi, paylaşım aletidir. Bu zaviyeden bakıldığında adalet dağıtan
teşkilata devlet denir.
Devlet, milletlerin devamlılığını
temin eden büyük güç olduğuna göre adalet, devletin ruhudur, ayakta
tutan sütunlar bütünüdür.
İnkılaplar, devrimler, bir gecede
veya bir senede gerçekleştirilebilir. Ancak getirdiği neticeler,
asırları etkiler.
Türk milleti, İslâm olduktan
sonra şer’î hukuku tercih etti. Kitap-Sünnet-İcmâ-ı Ümmet ve
Kıyas-ı Fukaha’dan kaynaklanan bu hukuk hayatı, mevcut ve sonradan
gelen örfî yani geleneğe dayalı fakat şer’î hukuka mugayir/aykırı
olmayan hukuku da reddetmedi.
Medrese, Selçuklu ve Osmanlı’da
fakültelere verilen addır. Fakültelerde hem fizik, matematik,
astronomi, kimya gibi dersler ve hem de hukuk ve diğer sosyal
ilimler okutulurdu. Söylenmemiş o cümleyi şöylece terennüm etmek
mümkündür:
-Cumhuriyet, Tanzimat’ın
yapamadığını tamamlayan hamledir.