14 Ağustos günü bir davet üzerine Ankara’daydık. Kendisi güzel, ismi kekre bir salonda “Kuruluşundan Bugüne AK Parti Sempozyumu” başlığıyla iktidar partisinin dünü, bugünü ve yarınıyla hikâyesi konuşuldu.
Toplantıyı, SETA/Siyaset, Ekonomik ve Toplum Araştırmaları Vakfı, tertiplemişti.
Bu buluşmada AK Parti tahlil edilirken aynı zamanda SETA da imtihan veriyordu. Aksaksız bir hizmet sunuldu. Rağbet çok yüksekti. İçeride her cinsten, her yaştan dinamik bir dinleyici kitlesi vardı. Salon lebaleb dolmuştu. Mevcut misafirler üzerinden bir gözlemimiz de o oldu ki AK Parti, bugün artık kelimenin tam manasıyla bir kitle partisi olmuştur. Bundan böyle kimse, kimsenin zahirine bakarak hüküm vermesin. Şeklî değerlendirmeyle muhafazakârlıkla bir alakası olmadığı zannedilecek vatandaşların, Cumhurbaşkanı konuşurken yaptığı sevgi gösterileri, görülmeye değerdi.
SETA, gayet seviyeli bir ilmî çalışma tertiplemişti. Konuşma düzeni güzel, konuşma disiplini sağlıklı ve konuşmacılar fevkalade isabetle seçilmişti. Sırf bu konuşmayı dinlemek için bile Ankara’ya gitmeye değermiş. SETA, bir STK’dır, bir fikir camiasıdır ve giderek mektepleşmektedir. Şu sevimsiz panel kelimesinin ondan da çirkin ikizi “sempozyum” mecburiyetiyle izah etme durumunda kalırsak o gün sadece bir sempozyum icra edilmemişti. Konuya hâkim imzaların yazdığı Siyaset, Dış Politika, Toplum ve Ekonomi ismiyle 4 adet de kitap hazır edilmişti.
O gün bütün günü içine alan 4 oturum tertiplenmişti. Her oturumda bir başkan ve 4 konuşmacı vardı. Başkan, takdimini yaptıktan sonra bir Bakan, açış konuşmasını yaptı. Sonra da fikir insanları, düşüncelerini paylaştılar. “İmal-ı fikr” edilen bu toplantı aynı zamanda şunu gösterdi ki usta bir konuşmacı 8-10 dakikada bile çok şey söyleyebilir.
Bizi çok memnun eden bir başka husussa konuşmacıların yetişmişlik dereceleriydi. Aralarında Kılıç Buğra Kanat gibi Türkiye’den dünün ABD’ye okumaya gidip orada üniversitede hoca olandan tutunuz Türkiye Türkçesiyle dinleyicilere hitap eden Filistinli Said el Haj’a kadar her konuşmacının meslekî birikimi dünya ile yarışacak seviyede.
Program, öğleden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’la başladı. Sn. Cumhurbaşkanı’nın ABD’nin değil de “Trumpland”in Türkiye aleyhine başlattığı ekonomik savaş karşısında bir de bu kürsüden “en iyi müdafaa taarruzdur!” gerçeğinden hareketle yaptığı konuşma, zaten TV’lerden de canlı olarak takip edilmiş olduğundan ve keza Bakan konuşmaları da aynı biçimde eş zamanlı paylaşıldığından burada ayrıca açmaya ihtiyaç olmasa gerek.
Ancak; AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir tezini 14 Ağustos 2018 günü toplumla ilk defa paylaşıyordu:
-AK Parti’nin tarihi, milletimizin tarihi kadar eskidir. Türk Milletini anlamayanlar, AK Parti’yi anlayamazlar.
Dünya görüşünün, iktidar olma bahtiyarlığını yaşayan liderin, bu tesbitle partisinin milletin yerli ve millî varlığına, maddi ve manevi değerlerine bağlılık ve aidiyetine işaret ettiği ortadadır.
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran’ın tasnifi de önemliydi. Burhanettin Hoca, AK Parti’nin 16 yıl içinde 3 kavramı müesseseleştirdiğine dikkat çekti:
-Muhafazakârlık, Bizim Medeniyetimiz, Yerlilik ve Millîlik!
Bu zaviyeden de bakmanın fikir hayatımıza önemli kazanç olduğuna inanıyoruz. Üzerinde durup düşünmeli ve kovanın petekleri doldurulmalıdır.
AK Parti Sözcüsü, Mahir Ünal’ın şu sözü ise hayli manalıydı:
-AK Parti, problemi olan değil, meselesi olan bir partidir!
Efradını câmi, ağyarını mâni bir cümle olmuştu.
Meclis Grup Başkanı Naci Bostancı’nın konuşmasından büyük keyif aldık. Bir İktisat Hocası, bir siyasi toplantıda fikirlerini dile getirirken Dostoyevski’nin Yer Altından Notları’nın yazılma esbabından daha nice edebiyatçıya kadar atıflarda bulundu. Bunları yaparken e, şey, yani demeden, kâğıda bakmadan, pürüzsüz fasih bir sohbet yaptı. Hoca ile yakın bir geçmişimiz olmasa da “üslub’ul beyan ayniyle insan!” olması itibariyle müktesebatındaki zenginlik ve tavrındaki itidali hem partisi ve hem de TBMM için bir kazanç olarak gördüğümüzü beyan edebiliriz.
İsminden yukarıda söz ettiğimiz “Said el Haj” bir Filistinli. Hacettepe mezunu bir hekim. Güzel cümlelerini şu sözlerle bağladı:
-Yarına dair konuşmak gerekirse; yarını şöyle okuyoruz. “Arap Baharı” denen Arap isyanları, uzak olmayan bir zamanda yeni bir dalga olarak tekrar gelecektir. O zaman coğrafya değişecek ve Türkiye, bu yeni coğrafyanın merkezine oturacaktır.
Belki ‘Trumpland’de de bu istikbal okunduğu için Sn. Devlet Bahçeli’nin tabiriyle başımıza pimi çekilmiş döviz bombaları yağdırılmak istenmektedir.
Girişte de ifadeye çalıştığımız gibi Ankara’ya sırf bu fikir ziyafetini dinlemek için gitmeye değerdi. İkram sahibi tabii ki konuşmacıların tamamıydı. Bizim şurada yaptığımız tadımlık bir çeşni oldu.
Diğer taraftan:
SETA örneği de onu göstermekte ki STK’lara, fikir imalathanelerine çok ihtiyaç vardır. Davalar, onu besleyen fikirler ve sanat ve edebiyatla yaşar.
Farkında olmalı ki yalnızca metroları açmakta değil, yerli ve millî fikir merkezleri inşa etmekte de bir asırlık gecikmişliğimiz var.
1. Asrı her cephesiyle kaybettik.
2. Asrı ise her cihetiyle fethetmek borcundayız.