Almanya'nın Türkiye'ye husumet beslemesi için hiçbir haklı
mazereti yoktur. İttihadçı siyaset bilmezler, Alman hayranlığından
dolayı koskoca bir imparatorluğu batırdılar. Onlardaki körü körüne
Alman sevdası, imparatorluğumuza mal oldu. 253 bin gencimizi
Çanakkale’ye gömdüysek bu dramatik manzarada Alman subaylarının
beceriksizleri henüz sorgulanmadı. Bir şey daha dile gelmiş değil.
Milletimizin başına dert edilen "Ermeni Tehcir" kararının altındaki
imzalar Almanlara aittir. Bu karar tatbik edilsin diye baskı yapan
Almanlardır.
Ne demek istediğimizi anlatabilmek için, devrin İttihad ve Terakki
genelkurmay başkanlığı kurmay başkanının ve Çanakkale komutanının
Alman subaylar olduğunu hatırlatmak isteriz.
I. Dünya Harbinde Almanlar mağlup oldukları için müttefiki Osmanlı
Türkiyesi de mağlup kabul edildi. Hem I. Dünya Harbinde, hem II.
Dünya Harbinde mağlup olan Almanya’nın toparlanıp bugünkü
kalkınmışlık seviyesine gelmesinde esas amillerden biri, 1960
başlarından itibaren Almanya’ya giden ve sadakatle buraya bağlanan
Anadolu insanıdır.
Almanya’nın bize ödenmez borçları vardır.
Buna rağmen Almanya iyiliğe kötülükle karşılık vermektedir.
Birçok şer işin altından Alman vakıfları çıkıyor. Güneydoğuda
elleri olmaktadır. Kandille dostluklar kurmaktadır. AB konusunda
takozdur. Zahiren dost görünmesine mukabil, Türkiye tökezlesin,
bölgede bir kuvvet olmasın diye her yolu mubah saymaktadır.
Türkiye, Avrupa, Balkanlar, Orta Doğu ve Orta Asya'da rakip olarak
görülmektedir. Bundan dolayı Türkiye düşmanı teröristler,
darbeciler, onlara yardım ve yataklık yapanlar, Almanya tarafından
şeref misafiri muamelesi görmektedir.
Yıkıcılar, bölücüler, darbeciler, inançsızlar el üstünde tutulurken
Türkiye'den bu ülkeye giden TBMM başkan vekili Ayşegül Bahçekapılı,
poliste kötü muamele görmüştür. Sn. Bahçekapılı'nın içinde kırmızı
pasaportu da olan çantası oteldeyken her nasılsa çalınmış,
sahneleri kabalıklarla dolu senaryo da bundan sonra işlemeye
başlamıştır. O kadar ki konsolosluğumuzun çıkarttığı pasaport, yok
muamelesi görmüştür.