Tasavvurun şöyle olduğu söyleniyordu. ABD'nin başına bir zenci
başkan gelmişti. Bu bir hesap işiydi. Zenciden sonra bir bayan
başkan olacak, onu üçüncü cinsten biri takip edecekti...
Eğer, bu tasavvur hakikat olsaydı bugün Almanya, İngiltere ve
ABD'nin başında bayan yöneticiler olacaktı. Trump'ın sürpriz bir
şekilde gelmesi sadece bu tabloyu bozmadı, aynı zamanda ve
muhtemelen o hesapları da bozmuş oldu. Demek oluyor ki Süleyman
Sami Demirel'in "siyasette 24 saat uzun bir zamandır sözü yanlış
değilmiş.
Hillary Diane Rodham Clinton'ın hem kendini, hem demokratları ve
hem de bütün ümitlerini kendisine bağlamış FETÖ'cüleri hayal
kırıklığına uğratarak Beyaz Saray'ı sosyalist literatürlü
kapitalist sarışın Donald John Trump'a kaptırmasıyla Batı Yakasında
Yeni Bir Şey olarak iki bayan kaldı:
Bizim "Almanya Başbakanı" dediğimiz şansölye Angela Dorothea
Merkel, Türkiye umumi efkârında malûm ve meşhurdur. Hakkı teslim
etmeli ki emsali büyükanneler torun yetiştirirken O'nun ciddiyetle
devlet yönetmesi takdire şâyandır.
Türkiye'nin pek değil hemen hiç tanımadığı İngiltere yahut
nostaljik adıyla artık güneşin arkasında kalmış olan "Büyük
Britanya" başbakanı Teresa Mary May'dir. Bu bayanın meşhur İngiliz
Başbakanı Margaret Hilda Thatcher gibi "demir lady" mi yoksa "çetin
ceviz mi" veya hayal kırıklığı mı olup olmayacağını bilemeyiz. Zira
Nasreddin Hoca torunları olarak henüz yürüyüşünü görmedik. Bayan
May, Ankara'ya geldi. Ortak jet imalatı gibi anlaşmalar yapıldı.
Bunlar yapılırken itiraf edelim ki yüreğimiz pır pır etti.
İnşallah, İngiliz hilesine elimizi verip kolumuzu kaptırmamışızdır.
Gündemin çok yüklü olmasından dolayı bu ikazı hemen yapmadıysak da
henüz ıslak imzalar kurumuş değil.