Anayasada 19'uncu değişiklik yapılıyor ama bir darbe mahsulü olan 1982 Anayasası mahzene kaldırılıp sivil iradenin inşa ettiği yepyeni bir anayasa yapılamıyor. Partiler bu zoru başaramadılar.
Seçmen, 16 Nisan Pazar günü 18 Maddenin değiştirilmesi için sandığa gidecek. Bu değişikliğin gerçekleşmesi için "evet" oylarının 50+1 olması gerekir. Bu asgarî tablodur. Asgarî tablo da meşrûdur. Tartışılmaz bir sonuçtur. 60'ı aşan her tecellî ise zaferdir.
Biz, 'evet'lerin "yüzde 65'in biraz altı veya biraz üstü" olacağına dair kuvvetli zannımızı ilân edegelmekteyiz. Bir cilve-i Rabbânî olarak ister misiniz evet reyleri, yüzde 63 çıksın. Bu takdirde millet, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yeni yaş günü hediyesi vermiş olur.
Bunu bilemeyiz; o bir kaderdir ve beşerden meçhûldür.
Bizim bildiğimiz şudur:
Anayasa arayış ve tartışmaları yeni değildir. 28 Eylül 1808 Tarihli Sened-i İttifak'tan 16 Nisan 2017 tarihli Anayasa değişikliğine kadar olan 5 anayasa ve en az bu kadar hukuki çalışma, milletin kalbinden inancından hayatından akıp gelen tabiî hayat şartlarının ürünü yerli ve millî değildir. Hepsi, darbe, harp, darp gibi sosyal olaylardan sonra zuhur etmiştir. Çâre, sürekli dışarıda, emperyalist devletlerde aranmıştır. Bu topraklarda 209 senedir katiline âşık olma çarpık psikolojisini yansıtan "Stockholm Sendromu" yaşanmıştır. Ne tuhaftır ki halk, işgalci müstemleke devletlerine, İngiliz, Yunan, Fransız, İtalyanlara.... karşı yokluk-yoksulluk içinde İstiklal Harbi yapıp yüzbinlerce şehit ve yaralı vermişken Cumhuriyetin ilânından sonra I. Meclisi tasfiye eden II. Meclis kadroları, işgalci, sömürgeci düşman güçlere hayran kalmış olmalı ki her birinden bir şey alarak hayretlere düşmüş vatandaşlara zorla kabul ettirilmiştir. Buna kanunlar ve anayasa maddeleri dahildir. Mustafa Reşid'in 1839 ve Mahmud Esad'ın 1928 inkılapları bu anlamda ikiz görüştür.