Bu toplantı, sonuç
bildirisindeki havayla Fırat’ın doğusuna harekât yapılacağını haber
verdi. En büyük ipucu, muhtemel harekât alanına isim verilmiş
olmasıydı. Daha önce “güvenli bölge” deniyordu ama bu oraya mahsus
bir isim değildi. Emniyetle yaşanacak bölge anlamında bir tarifti.
Bu defa “Barış Koridoru” denilerek adı konmuştu. Bize göre “Barış
Kuşağı” ismi daha isabetli olurdu.
Savaş ve barış kelimeleri,
meşhur Rus romancısı Lev Tolstoy’un “Harp ve Sulh” adlı romanından
sonra galiba ikinci olarak 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’a
yaptığımız “indirme, bindirme ve çıkarma” ile bir araya gelmiş
oldu. Başbakan Bülent Ecevit veya devrin CHP- MSP hükûmeti, bu
müdahaleye “Barış Harekâtı” demişti. O gün müdahale, ABD, AB ve
SSCB’ye rağmen yapıldı. I. Dünya Harbi’nden sonra karşımızda yine
“Yedi Düvel” vardı. O gün silahlı müdahaleye “Barış Harekâtı”
denmesi havayı yumuşatma adına ihtiyaç görülmüştü.
Bugün de şu veya bu şekilde
karşımızda yine Yedi Düvel var. Fark bugün Allah’a şükür ki savunma
sanayiinde o güne göre kıyas kabul etmeyecek kadar öndeyiz. Buna
rağmen aynı kelime tercih edilerek kimsenin ürkütülmek istenmediği
hissediliyor.
MGK bildirisinde bizi Barış
Harekâtı’ndan vazgeçirtecek tek sebebin ABD ile mevzua dair mutabık
kalmamız gösterilmektedir. Böyle bir anlayış birliği, mutabakat
mümkün müdür? Hayır, mümkün değildir.