İngiltere Başbakanı David Cameron, Avrupa Birliği'ne
alınmayışımızın gerçek sebebini dürüstçe dile getirmek yerine
"Türkiye 3 Bin yılında bile AB'ye giremez" dedikten bir hafta sonra
bu defa "30 Yılda giremez" lafını etti.
Aklı sıra bizimle eğleniyordu.
İngiliz kibriyle nefsinden o kadar emindi ki halkı, AB için
referanduma davet ederek sanki AB'ye de meydan okuyordu. Halbuki
bugün aynı şahıs, vatandaşlarının yüzüne bakamaz hâlde. Kendi
eliyle kendi siyasi hayatını noktalıyor. Son bir asırda az devlet
adamı David Cameron gibi dünya önünde bu denli perişan vaziyete
düşmüştür.
Referandumun ardından tahminler ötesi gelişmeler de yaşanıyor. İki
yıl evvel bağımsızlık için halk oylaması yapan İskoçya, oylamada
"evet" dediği için bağımsız devlet olma isteğini yeniden dile
getirmeye başladı. Aynı şekilde Kuzey İrlanda da oylamada AB'de
kalmayı tercih etti. İleriki tarihlerde Kuzey İrlanda'nın
İskoçya'yı takip etmesi sürpriz olmayacaktır. Asıl şaşırtıcı olansa
Londralıların ayrı devlet olup AB'yle yola devam etmeye dair
çıkışlarıdır. Bütün bunlar mağrure Kraliçeyi derin sukut-u
hayallere uğratmış olsa gerek.
Birleşik Krallık yahut galat-ı meşhur adıyla İngiltere, AB'nin
kurucu üyesi değildir. AB'ye kabul tarihi 1973'tür. O dönemlerde
şiddetle muhalefet yaşanıyordu. General de Gaulle'ün "cesedimi
çiğnemeden İngiltere AB'ye giremez!" demesi çok manidardır. O gün
Kıta ile Ada arasındaki fiili çekişme, bugün psikolojik vuruşmaya
dönüşmüştür.