Bu makaledeki anahtar kelimeler; emperyalizm, terör, beka ve siyasettir.
İdareye talip olurken bu kelimelerin köküne; mana ve mahiyetine inmeden onların üzerinden siyaset yapmaya kalkışmak, yapanları gündelik, sığ ve yarını olmayan tartışmalarda rehine kalmaya mahkûm eder.
Meşhur 150’liklerden ve edebiyatçı Refik Halid Karay, emperyalist zihniyetin çalışma tarzına dair “azınlığı çoğunluğun üstüne salıp sonra o azınlığı, saldırdığı çoğunlukla anlaşmaya mecbur bırakma” tesbiti yapar ki doğrudur ve o doğru, asrı aşkın bir zamandır değişmemiştir. Hiçbir vakit de değişmez. Birtakım hülyalarla gündüz rüya gördürülen ekalliyet/azınlık, bedeli ağır ödenmiş uykulardan uyandığında eteğine dört elle sarıldığı emperyalistler yani doymak nedir bilmeyen yayılmacı vahşetin çok uzaklarda olduğunu görür ama her şey bitmiştir. Hâlbuki büyük sosyolog, tarihçi ve siyasetçi Abdurrahman Muhammed bin Haldun, “coğrafya, kaderdir!” dediğinden beri çok yüzyıllar arkada kalmıştır.
Aynı coğrafyanın ana ve tali unsurları, aynı kader vadisinde, üstlerindeki adalet güneşi altında birlikte yaşayacaklarına emperyalist zihniyetin tutuşturduğu yangınla zaman, mekân ve nesiller küle döner.
Bu bölgede tamı tamına yarım asırdır bugünkü veya dünkü vatan coğrafyasında yaşadığınız ve adına üretilmiş bir kelimeyle “terör” denen tedhiş yahut şiddetin silahlı azgınlığının marka nev’i her ne olursa olsun bidayet ve nihayeti yukarıdaki tesbittedir.
Her tür ve aidiyetiyle emperyalizm, yapacağını yapar, doyma noktasına varınca da arkada devam eden yangın artıkları, ihtilaflar bırakarak çekip gider.