I. Cihan Harbi’nden sonra
“Cemiyet-i Akvam/Milletler Cemiyeti” kurulmuştu. 10 Ocak 1920’de
kurulan bu teşkilat, II. Cihan Harbi’nin çıkmasına mâni olamadı. 24
Ekim 1945’te BM’nin yerini almasıyla da 1946’da tasfiye
oldu.
BM kurulunca 5 galip devlet,
BMGK/Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ismiyle teşkilatın seyir
köşküne çöreklendiler. Diledikleri her kararı, içlerinden herhangi
birisi veto edebilir/reddedebilirdi. Diğer devletlerin yer aldığı
meclis/genel kurul ise, 5’li gücün kendi isteklerine göre
yönlendirdikleri bir ikna odasıdır. Esas olan adalet değil,
menfaattir. 5 patronun menfaatine aykırı olan her şey yok edilmeye
mahkûmdur.
Bugüne kadarki manzara şudur ki
devlet temsilcilerinin bir parkta toplanarak bir meselede sırayla
kürsüye çıkıp konuşmalarıyla bunu BM’de yapmaları arasında bir fark
yoktur. Eğer, BM’nin adil ve tarafsız karar alması gibi samimi bir
dilek varsa evvela bu binanın bitaraf bir ülkede olması gerekir.
Veya toplantılar, dönüşümlü olarak farklı bir ülkede yapılabilir.
Amerika’nın istemediği bir devlet adamına vize vermemesi sebebiyle
o şahsın BM toplantılarına katılamadığı hatırlarda olmalı. Nitekim
Cemiyet-i Akvam’ın merkezi Cenevre’ydi.
Türkiye, daha Başbakanken Sn.
Recep Tayyip Erdoğan’la vicdan, insaf ve iz’anlara taşıdığı “dünya,
5’ten büyüktür” tezini, bugün de devam ettirmektedir. 26 Eylül
2018’de Başkan Erdoğan’ın BM’nin 73. Genel Kurul toplantısında
yaptığı konuşma, 100 üzerinden 100 alacak kadar doğru, dolgun ve
seviyeliydi. Sn. Erdoğan, BM’de Türk milletini, İslam ümmetini ve
her renk dil ve aidiyetten dünya mazlum, mağdur ve fakirlerini
liyakatle temsil etti. BM Gençlik Teşkilatı Kurulması ve mekânının
da İstanbul olması teklifi çok yerindedir.
Ana fikirse BM’nin yeniden
yapılandırılmasıdır. Bu artık bizim millî bir projemizdir. Sıkı
sıkıya takip etmemiz gerekir. Bu bozuk yapı değişmezse zulüm sona
ermez.
Eğer Akvam-ı Beşer, işe yarar
bir cemiyet olsaydı II. Cihan Harbi çıkmazdı. Çıktı ve
yıkıldı.
Bundan ders alarak BM yeniden
yapılandırılmalıdır. Bu teşkilat, bir harbin enkazı üstüne kuruldu.
O gün dünya, iki kutupluydu, soğuk savaş vardı. Bugün aradan üç
çeyrek asır gibi uzun bir zaman geçmiş ve dünya başka bir döneme
evrilmiştir. BM, ya yeniden yapılanıp adaletle hükmeden bir kuruma
dönüşecek veya bu taşeron hâliyle çökecektir.
Bu BM, bugüne kadar hiçbir
memnuniyet verici işe imza atamamış, savaş, soykırım, katliam ve
adaletsizliği önleyememiştir.
BM, Kore, Vietnam, Arap-İsrail,
SSCB-Afganistan, İran-Irak Harplerini, Sovyetlerin Kırım, Ahıska,
Macaristan, Çekoslovakya, Afganistan, Azerbaycan’ı, İsrail’in
Filistin, ABD’nin Irak işgallerini, Sırpların Boşnak soykırımını,
Jivkov’un Bulgaristan’daki Osmanlı Türklerine etnik temizlik
yapmasını, Ermenilerin Azeri, Burma ordusuyla Budistlerin Arakan’ın
Rohingyalı Müslümanlara reva gördüğü katliamı, Doğu Türkistan’ın
günbegün Çinlileştirilmesini, Yemen ve birçok Afrika ülkesindeki iç
harbi, Suriye halkıyla Rohingyalı Müslümanların mülteci durumuna
düşmelerini, Fransa’nın Afrika’daki zulmünü, Keşmir ve Kıbrıs
ihtilaflarını ve İsrail’in bitip-tükenmeyen Filistin’i yok etme
politikalarını, kadın, çocuk ve sivilleri öldürmesini önleyemedi.
Önlemek, mâni olmak bir yana İsrail’e 5’li Güç eliyle destek
verildi...
Bu BM yıkılır mı?
Yıkılır.
Hem de gümbür gümbür. O da
yıkılır, seyir köşkündeki adaletsizler de yıkılır.
Çünkü; zulüm payidar
olmaz.
Bir yerde hak sahibi hakkını
alamıyor, adaletsizlik yaşanıyor, gözyaşı dökülüyor ve bunlara mâni
olacaklar seyrediyor ve hele bir de bizzat kendileri buna sebep
oluyorsa orada gök kubbe başlara çöker.
Gök kubbe devrilmeden, 3. Cihan
Harbi çıkmadan akıllar başlara devşirilip bu bencillikten
kurtulmalı, BM fikren, fiilen ve maddeten kendini yeniden inşa
etmelidir.
Bu BM, bugün rehineden
farksızdır.
Ankara’ya gelince; sadece
“dünya 5’ten büyüktür!” demekle kalmayıp İİT/İslam İşbirliği
Teşkilatı, TK/Türk Keneşi, D 8, KEİT/Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı’nın iz bırakacak, ses getirecek denli çalışmaları temin
edilmeli, onlardan hareketle BM sorgulanmalıdır.