Kapıyı, eski bir Kültür Bakanı araladı:
Ona göre Türkiye’nin içine düştüğü felâket duruma gerekçe göstermek için öyle bir konuştu ki evlere şenlik. Mahkemeye işi düştüğünde başörtülü bir hâkimin kendisini yargılamasından kaygı duymaktaymış! "Ve min’el garaib!" dedikleri, tam da bu cinsten sözler içindir. Niçin kaygı duyarmış? Kendisi sosyal demokrat, başörtülü hâkime de muhafazakâr olduğuna göre vereceği karar adil olamazmış. Pekâlâ aynı endişeyi bir dindar vatandaş da çekemez mi? Buna göre o da der ki: "Hâlimden belli ki dindar bir insanım; beni yargılayan yargıç ise başı açık bir hanım. Bu hanımın tarafsız kalmayarak beni peşinen mahkûm etmesinden korkuyorum!"
Bu iki söze de isteyen vehim isteyense safsata diyebilir ki ikisi de doğrudur. Muhakeme usulünde "redd-i hakîm" denen bir müessese vardır. Hâkim ister kadın, ister erkek, ister genç ister yaşlı, ister tesettürlü ister açık giyimli olsun duruşmalar bitip hükmünü açıklayana kadar alenen veya zımnen görüş ve kanaatlerini beyan edemez.