Daha 1 Kasım 2002’de Tayyip
Bey, devrin AK Parti genel merkezindeki ziyaretimizde bize
“verdiğin destek için teşekkür ederiz!” dediğinde; biz de “doğru
icraatlarınıza destek verdim; fakat bir yanlışınız olunca da en
evvel ben, yazarım” karşılığını vermiş; O da iki elini, iki yana
açarak “dost böyle olur” demişti. Bu sohbet, cereyan ederken
yanımızdaki üçüncü kişi, Sn. Akif Gülle idi.
Biz, başta Sn. Erdoğan olmak
üzere gönül ve dava dostlarımıza verdiğimiz sözü, bugüne dek yerine
getirdiğimiz gibi; hiç şüphe olmasın ki bundan böyle de dostluğa ve
dürüstlüğe ziyan vermeden sütun, ekran ve her ortamda doğru
bildiğimizi Allah için yazıp-konuşmaya devam edeceğiz.
Bize düşen, namuslu kalem ve
müsterih vicdan olarak kalmak, Sn. Erdoğan ve halis arkadaşlarına
düşen de denilenleri sabırla dinleyip, gereğini yapmaktır. Çok
yıllar öncesinde yazmıştık; bu günler, 1808 Sened-i İttifak’tan bu
yana yakalanmış ilk fırsattır, nice nesillerin rüyasıdır, nimet-i
ilahidir. İlahi nimete nankörlük yapıldığında nimetin sahibi,
emanetini alır…
Sn. Erdoğan’ın Kızılcahamam
Şûrası’nda partinin üstünde dava ahlakı üzerinde durması olması
gereken tarz ve tavırdır. 2023 ve 2071 Kızılelma Hedeflerine giden
bu dava erlerinin bir hak ve batıl mücadelesi verdiğini idrak
etmeyenler ya gafildir veya menfaatçi. Şüphe yok ki iyi gün dostu,
her devrin adamı, ihale madrabazı, dalkavuk gibi kimselerden dava
adamı olmaz.
Bu davanın meşalesi, Şanlı
Peygamber -aleyhisselam- tarafından Mekke Meydanında
tutuşturulmuştur. Meşale, Mekke’nin ardından Medine’ye taşınmış,
oradan 1071’de Malazgirt’e, 1453’te İstanbul’a sıçrayarak üç kıtaya
hükümran olmuştur. O günden bugüne dek yolumuzu
aydınlatagelmektedir.