Bizde devlet, “baba”dır.
Vatandaşına karşı müşfik, âdil ve kol-kanat geren anlamında
hâmidir. Bu gerçeklerden dolayıdır ki Türklerde devlet, mukaddestir
ve ebed müddettir.
Ne var ki zihni Avrupa
filozoflarının teorileri, liberal ve sosyalist fikirlerle dolmuş
olanlar, bu dediklerimizden uzaktır. Ana-babasına isyan eden âsi
evlat üslubuyla devlete isyanı, onu reddetmeyi çağdaşlık sayarlar.
Hâlbuki bizde Hanedan, öz çocuklarını feda ederek devletin 7 asır
ayakta kalıp hükümran olmasını temin etme fedakârlığını
göstermiştir.
Bunu yapan medeniyette insan,
eşref-i mahlukattır. Ferd olarak insan şerefler üstüdür ve devlet
de o ferdi, o insanı ve onun şeref, hürriyet, aile ve iffetini
korumak için vardır ve bundan dolayı azizdir.
Bu dediklerimiz, Batı’nın
kıymet hükümleriyle tartılıp hüküm verilirse usul yanlış olduğu
için yanlış yere çıkılır. Batılı zekâ, bozulmuş, tefessüh etmiş
Hıristiyanlık karşısında inkâra saptığında doğru iş yapmış olur.
Bunu bir Müslüman yaparsa yanlış yola sapmış olur. Nitekim bir
kısım Avrupalı münevverler teslis gibi Hıristiyanlığa mal edilen
sun’i akideleri reddedip dinsizliği tercih edince bir kısım
Tanzimat münevveriyle bir kısım Cumhuriyet aydını da onların ardı
sıra gitme özentisine kapılmıştır.