Rahim Er Türkiye Gazetesi

Eski hikayenin yeni hedefleri

Volkan gazetesi, II. Meşrutiyet’ten sonra kurulmuş olan “İttihad-ı Muhammedi Fırkası” adındaki partinin yayın organıydı. Derviş Vahdeti isminde biri çıkarıyordu. O günlerde II. Meşrutiyet idaresi...

15 Kasım 2018 | 5.654 okunma
Volkan gazetesi, II. Meşrutiyet’ten sonra kurulmuş olan “İttihad-ı Muhammedi Fırkası” adındaki partinin yayın organıydı. Derviş Vahdeti isminde biri çıkarıyordu. O günlerde II. Meşrutiyet idaresi vardı ama Sultan Abdülhamid Han hâlâ işbaşındaydı. Bu siyasi dehayı düşürmek için Miladi 13 Nisan 1909 ve Rumi takvimle 31 Mart 1325’te adına sonradan “31 Mart Hareketi” denecek olan bir kirli oyun tertiplendi. Volkan gazetesi, hadiseyi kışkırtıp destekliyordu. Selanik’ten gelen Hareket Ordusu vaziyete hâkim olunca Derviş Vahdeti, kaçtığı İzmir’den getirilerek 25 Haziran 1909’da Ayasofya Meydanı’nda idam edildi.
31 Mart düzmece gerici hareketi üzerine Abdülhamid Han, tahtından edilip Selanik’e sürgüne gönderildi. Eğer, bu kirli tezgâh kurulmasa ve meşruti hükümdar, başta kalsaydı Trablusgarp ve Balkan Harplerinin seyri değişebilir, I. Dünya Harbine girmezdik. O harbe girmeseydik bugün topraklarımız 5 milyon km² civarında olacaktı.
Böyle bir imkânı kaybettiğimiz gibi 31 Mart sebebiyle sanki o, tertiplemiş gibi 75 yıl boyunca Abdülhamid Han’a iftira atıldı, Müslümanlara “mürteci” diye hakaret edildi.
Kıbrıslı olan Derviş Vahdeti’nin arkasında İngiliz istihbaratının olduğu çok kuvvetli bir kanaattir.
*
Mehdi olduğunu iddia eden Giritli Derviş Mehmet’le arkadaşları, 23 Aralık 1930 sabahı erken vakitte Manisa’dan İzmir’in Menemen kazasına gelerek bir camiye gidip sancağı çıkararak halkı zorla meydanda topladılar ve “Mehdi”ye tabi olmalarını istediler.
Kargaşa üzerine vak’a mahalline yedek subay öğretmen Mustafa Fehmi ile iki bekçi yetiştiler. Bu sahte Mehdi ve arkadaşları, onları vahşi şekilde öldürdüler. Daha sonra “Kubilay Hadisesi” denen bu tertiplenmiş cinayetin failleri 6 kişiydi. Hadise, hemen bastırıldı. Görgü şahidi onlarca kişi, Derviş Mehmet ve arkadaşlarını olay esnasında esrardan sarhoş olarak gördüklerini beyan ettiler.
Bu vak’a üzerine memleket çapında tevkifler oldu. Âlim ve hoca birçok kişi cezaevine kondu. Mahkeme, 27 zanlının beraatine, 41 zanlının muhtelif cezalara çarptırılmasına ve 37 zanlının da idamına hükmetti.
Bu hadise, yarım asır boyunca bir kırbaç olarak kullanıldı. Dindarlar sindirilmiş, dergâhlar gizlenmişti.
*
DP/Demokrat Parti, 14 Mayıs 1950’de 27 senedir Tek Parti olarak iktidarda bulunan CHP’ye rağmen iktidara geldi. Bir zaman sonraysa “Ticariler” denen bir takım avamlar türedi. Başlarında Mehmet Kemal Pilavoğlu’nun olduğu iddia ediliyordu. Ticaniler, şurada-burada Atatürk büst ve heykellerini tahrip etmeye başladılar. DP diğer adı “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olan 31 Temmuz 1951 Tarih ve 5816 Sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’u çıkarttı. Failler hakkında ağırlaştırılmış hükümlerle birlikte 6 yıla kadar hapis verilmektedir. Kanun çıktıktan bir süre sonra Ticaniler yok oldu ama serbest tartışma hürriyeti daraldı.
*
1996’larda bu defa kendilerine “Aczmendiler” denilen ellerinde uzun değnek, üstlerinde kukuletalı uzun cübbeler olan ürkütücü birtakım adamlar şehirlerde görünür oldu. O arada şeyh iddialı bazı kimseler haberlerde yer alıyordu. Ardından ismi Fadime Şahin olduğu söylenen genç bir kadın gözyaşları içinde o kimselerden ziyan gördüğünü söyleyerek ekranlarda belirdi. Çok geçmeden 28 Şubat 1997’de bir takım cunta kararları alınarak meşru hükûmet düşürüldü. Devlet, en az 50 yıl geriye gitti. Dindar kitle, 10 yıl boyunca tam bir zulüm yaşadı.
*
2013 senesinde AK Parti hükûmeti, sabahları okullarda okutulan Öğrenci Andı uygulamasını icraattan kaldırmıştı. Aradan 5 yıl geçtikten sonra Danıştay, 2018 Ekim ayında bu idari kararı iptal etti. Bunun üzerine AK Parti ile MHP’nin arası buruklaştı. MHP önceki beyanının aksine İstanbul’dan belediye başkan adayı göstereceğini açıkladığı gibi mahalli iş birliği müzakeresinden de çekildi.
İktidarın, mahallî seçimlerde bir desteği kaybettiği fikri kuvvet kazandı.
*
Ekim 2018’in sonlarında Öztürk Yılmaz adlı CHP’li bir vekil, hiçbir münasebeti yokken “Ezan Türkçe okunsun” diye saçma ötesi bir laf etti. Partisi, bu teklifi reddettiği hâlde günler boyu zırva tevil götürdü.
Cemiyet huzursuz oldu.
*
10 Kasım 2018 günü Edirne’de çarşaflı tıp talebesi bir kız, “Atatürk ilah değildir” dediği iddiasıyla polis tarafından gözaltına alındı, mahkeme tutuklama kararı verdi. Sanığı müdafaa etmek ve müdahil olarak ceza istemek için birçok avukat mahkemeye müracaat etti.
Toplum gerildi.
28 Şubat manşetleri geri geldi.
*
12 Kasım 2018 günü Çorlu’da çarşaflı bir kadın, Atatürk heykeline balta ile saldırdı.
Kadının psikolojik bozukluk içinde olduğu müşahede edildi.
28 Şubat manşetleri şiddetini arttırdı.
*
13 Kasım 2018 günü bir kişi Atatürk heykeline çıktı. Adamın tiner bağımlısı olduğu tesbit edildi.
Aynı manşetler, aynı üslupta devam etti.
...
Görüldüğü gibi 1909’dan bu yana devam eden bir seyir var. Usul, üslup hatta çok kere şahıs, unvan ve isimleri benzer.
Yüksek mahkemenin kendisi de “Danıştay Saldırısı” denen bir başka tertibin mağdurudur. And kararı, bu süreçte dikkat çekici olmuştur.
10 Kasım öncesi ve sonrasındaysa karanlık kışkırtmalar, hız kazandı. Bunun iki sebebi olmalı. Cemal Kaşıkçı Vak’asını küllendirmek ve “31 Mart 1909’dan” sonra 31 Mart 2019’da da iktidarı düşürmek.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUSUF TEKİN, DOĞRU SÖYLÜYOR!.. 21 Kasım 2024 | 446 Okunma HİPOKRAT ANDI! 19 Kasım 2024 | 75 Okunma KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ 16 Kasım 2024 | 59 Okunma AHISKA 14 Kasım 2024 | 146 Okunma GÖÇ SİYÂSETİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK 12 Kasım 2024 | 48 Okunma