Erken Cumhuriyet döneminde yapılan birtakım inkılab ve reformların aslında Tanzimat’a kadar giden bir mazisi vardır. “Sarıklı İhtilalci” denen Ali Suavi, hem camide imam ve hatip ve hem de Mekteb-i Sultani’de/GS Lisesinde müdürlük yapmıştır. Çırağan Vak’asını tertipleyen darbecidir. İngiliz olan karısıyla Londra’da evlenmiştir. Ezan, hutbe ve namaz surelerinin Türkçe olmasını ilk teklif eden isimdir. Harf inkılabını da dile getirmiştir.
Sonraki yıllarda Ziya Gökalp de bir yerin “Türk yurdu” olma şartını Türkçe Kur’ân, namaz ve ezan şartına bağlayan şiir yazmıştır.
Ziya Gökalp, Mustafa Kemal’in ideoloğudur. Namık Kemal, Abdullah Cevdet gibi O’nun da etkisinde kalmıştır.
Fikrin hayata geçmesi şöyle bir seyir takip etmiştir:
Mustafa Kemal, Reis-i Cumhur ve İsmet İnönü, Başvekil iken 1931 senesinin aralık ayında Ezanın ve Hutbenin Türkçeleştirilmesi için Dolmabahçe Sarayı’nda 9 kişilik bir hafız hey’eti çalışmaya başladı.
-İlk “Türkçe Kur’ân” 22 Ocak 1932 tarihinde Hafız Yaşar tarafından Yerebatan Camii’nde okundu.
-İlk “Türkçe Ezan”, 30 Ocak 1932 tarihinde Hafız Rifat tarafından Fatih Camii’nde okundu.
-İlk “Türkçe kamet ve tekbir” “Türkçe Kur’ân”la birlikte 3 Şubat 1932 tarihine tesadüf eden Kadir gecesinde Ayasofya Camii’nde okundu.
-18 Temmuz 1932’de Rifat Börekçi riyasetindeki Diyanet İşleri Başkanlığı, Ezanın Türkçe okunması kararını aldı.
-4 Şubat 1933’te müftülüklere bir yazı gönderilerek Ezanın Türkçe okutulması, buna uymayanların kat’i ve şedit/kesin ve şiddetli bir şekilde cezalandırılacakları ihtar edildi.
-Aynı Başkanlık, aynı reis başkanlığında 6 Mart 1933’te müftülüklere yaptığı yeni bir tebliğle Sala’nın da Türkçe okunması talimatını verdi.
-1941 yılında TCK’nın 536. Maddesine bir fıkra eklendi. İlave fıkra şöyledir: “Arapça Ezan ve Kamet getirenlere 3 aya kadar hapis ve 10 liradan 200 liraya kadar para cezası verilecektir.”
-Demokrat Parti iktidara gelince Celal Bayar’a ve parti içindeki bazı çatlak seslere rağmen 16 Haziran 1950’de çıkartılan bir kanunla Ezanın Arapça okunabilmesine imkân tanındı. Millet, bayram etti. Kanunda “Ezan, bundan böyle Arapça okunacaktır” gibi bir cümle yoktur. Türkçe dışındaki dillerde de okunabileceği beyan edilmektedir.
Ezanın kendi asli lisanı dışında okunduğu 18 sene, Müslümanlar için unutulmaz azap yılları olmuştur. Bu dönemde Kur’ân-ı kerim öğretilmesi de yasaklanmıştı. Jandarma ve. Polis zulmünün zirveye çıktığı kara günlerdir. Asli hâliyle Ezan okuyan, kamet getiren veya Elifba öğretenler işkencelerden işkence beğenmek zorunda kalmış, camilere sandalye ve sıralar konmaya başlanmıştı. Bazı camiler, ahır veya asker kışlası yapılmıştı.
Bu zulme son verdiği için Adnan Menderes milletin baş tacı olmuş fakat İslamiyet’e yaptığı bu hizmet, O’nu idama götüren birkaç sebepten biri olmuştu.
Bugün Ezanı tartışmak abesle iştigaldir. Bir deli, kuyuya bir taş attı nice insan, onu çıkarmaya çalışıyor. 1959’da CHP’li bir kısım vekiller de Türkçe Ezan mecburiyetinin kaldırılması için müsbet rey vermişlerdi. Bunun gibi şimdilerde hırsı aklını örtmüş arkadaşlarına da sahip çıkmadılar. Hatta partiden atıyorlar.
Kur’ân-ı kerim, devrin Kureyş Arapçasıyla nazil olmuştur/inmiştir. Ezan, kamet ve ibadete dair her şey, bu esasa bağlıdır. “Kureyş Arapçası” bütün dünyada, bütün Müslümanlar arasında din ve dil birliği vasıtasıdır. Kur’ân, Ezan ve kamet ve diğerleri, bütün dünyada böylece okunur. Malezya ve Endonezya tarafında Malay dili ve yerli diller vardır. Hind Müslümanları Hindçe konuşur. Orta Asya’da Türkler yaşar ve Türkçe konuşurlar. İranlılar Farsça konuşur. Sahra Altı Afrika’da Müslümanların kendi dilleri farklıdır.
1 milyar 750 milyon Müslümanın içinde Arapça konuşan nüfus 3-4 yüz milyon civarında olmalı. Hâlbuki Endonezya’dan Endülüs’e Moskova’dan Yemen’e, Tokyo’dan, Washington’a kadar dünyanın dört bir yanında Ezan ve Kur’ân ve kamet kendi diliyle icra edilmektedir.
Ezan, Ezancadır.
Kur’ân, Kur’âncadır.
Arapça, onlarda Kureyş Arapçasıyla kelam-ı ilahinin tecelli şeklidir.
.....
Emr-i bülendsin ey Ezan-ı Muhammedi
Kâfi değil sadana cihan-ı Muhammedi
Yahya Kemal Beyatlı