İsrail, 8 milyon.
İngilizlerin, yaklaşık yarım
asır süren çok yönlü çabalarının ardından 14 Mayıs 1948’de Filistin
toprakları üzerinde zorla kurdurduğu bir devlet.
ABD, cihan devleti olma
imkânını İngilizlerden devralınca İsrail’i himaye vazifesi, bu defa
O’na geçti. Bu vazifesini bilhassa BMGK daimî üyesi olmanın
kendisine kazandırdığı veto keyfiliğiyle kullanmakta.
İsrail’in başşehri
Tel-Aviv.
Beyazsaray, bir iki küçük
devlet ve İsrail ise Kudüs’ü başşehir saymakta. Hâlbuki BM’nin Doğu
Kudüs’ü Filistin’in başşehri olarak tanıdığına dair resmî kararı
var. Hatırlanacağı gibi D.J. Trump yönetimi, Yahudi olan damadı
Jared Kushner ile kızının baş çekmesiyle bütün infial ve tepkilere
aldırmadan İsrail’in kuruluş tarihi olan 14 Mayıs 2018’de Amerikan
sefaretini Kudüs’e nakletti.
Filistin, 5 milyona
yakın.
İstiklalini 15 Kasım 1988’de
Cezayir’de ilan etmişti. Bugün Türkiye, Rusya, Çin ve Hindistan
gibi büyük devletlerin de içlerinde bulunduğu 100’den fazla ülke,
Filistin’i devlet olarak tanımaktadır. Bu devletler, aynı zamanda
dünya nüfusunun takriben 5’te 4’ünü teşkil etmektedir. Hâl bu iken
Filistin, BM’ye ancak 29 Kasım 2012’de gözlemci üye olarak kabul
edildi. Bu kabulde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin büyük payı
vardır.
Filistin, başşehir olarak
Kudüs’ü beyan etmektedir. Kullanılan merkez ise Ramallah’tır.
İsrail’in bir kama gibi araya girmesiyle memleket, Batı Şeria ve
Gazze diye iki parçaya bölünmüş vaziyettedir. İlkinde Filistin
Kurtuluş Teşkilatı, ikincisinde Hamas nüfuzu hâkimdir.
Yaklaşık 5 milyonluk
Filistin’in 1 milyon 500 bine yakın nüfusu Gazze şeridinde
yaşamaktadır. Bu şehir, bugün âdeta bir açık hava hapishanesidir.
İnanılması zor ama hakikatin ta kendisidir ki Gazze’de km2 başına 4
bin kişiye yakın insan düşmektedir. Böyle bir tablonun benzeri
yoktur.
Esasen bütün Filistin
topraklarını İşgal etmiş olan Hıristiyan Garbın şımarık çocuğu
İsrail, geçen hafta Gazze’nin son açık kalmış kapısını da kapattı.
Diğer kapı, Hıristiyan Batı güdümlü ve İsrail dostu Sisi yönetimi
kontrolündeki Mısır kapısıdır. Bu da bazen açık, bazen
kapalıdır.
Bu İsrail, geçen hafta bir
anayasa değişikliğiyle Türkiye’yi de çok rahatsız eden bir karar
aldı. Buna göre, O, artık dine dayalı üniter bir ırk devletidir.
İbranice de tek resmî dildir. Hâlbuki bugüne dek Arapça, eşit diğer
resmî lisandı. Binyamin Netanyahu, idaresi, Trump dönemini bir
fırsat bilerek bunları yapmıştır. İsrail’in bu yeni kararına göre
Filistin, artık İsrail için bağımsız devlet olmak bir yana, otonom
devlet bile değildir. Onlar için Filistinliler olsa olsa ancak
azınlıktır. İsrail, şovenizmi, Amerikan sefaretinin âlâyıvala ile
Kudüs’e taşınmasıyla bu cesareti bulmuştur.
İsrail, geçen hafta sadece
sözünü ettiğimiz meclis tasarruflarıyla kalmadı. Huduttaki
askerlerine ateş edildiği iddiasıyla savaş uçakları ve tanklarla
Gazze’yi bir kere daha vurdu. Bu son saldırıda 4 Filistinli sivil
hayatını kaybederek şehid düştü. Ayrıca önceki gün Hamas’a bağlı
İzzeddin el-Kassam Tugaylarına ait 15 hedefe de bomba
yağdırdı.
Büyük Dönüş Yürüyüşü’nü
engellemek isteyen Netanyahu silahlı güçleri, Mart 2018’den bu yana
150 civarında gözüpek Filistinliyi şehid etmiş bulunuyor. Filistin
Destanı, aynı zamanda zalimin, öldürmekle mazlumu tüketemeyeceğinin
en açık delilidir.