ABD’nin 14 Mayıs’ta
büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıması ve İsrail’in, bu
hukuksuzluğu protesto eden Filistinlilere kırım yapması üzerine
İİT-İslam İşbirliği teşkilatı, 18 Mayıs’ta İstanbul’da olağanüstü
olarak toplandı.
Gün boyu süren müzakerelerden
sonra varılan kararlar, sonuç bildirgesi ile ilân edildi. Uzunca
bir giriş ve 30 maddeden meydana gelen bildiri incelendiğinde
birlik üyelerinin övülen tasarrufları bir yana bırakılırsa
Filistin’e yapılan haksızlıklara karşı ortaya konan tavır
arayışları, şu kelimelerle bitmektedir. “…kınar”, “…çağırır”,
“…davet eder”, “…talep eder”. Böyle biten sözlerin tek
taraflı beyan olduğu ve riayet edilmediğinde bir müeyyidesinin
bulunmadığı malumdur.
30 madde içinde en öne çıkan 4.
Madde, 15. Madde ve 20. Maddede dile getirilen hususlardır. 4.
Madde ile İsrail saldırganlıklarını önlemek ve Filistin halkını
korumak için bir Uluslararası Barış Gücü kurulmasının gereği
üzerinde durulmaktadır. 15. Maddede büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyan
ve taşıyacak olan veya Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğunu kabul
eden devletlere karşı müeyyideler uygulanması dile getirilmektedir.
20. Maddede ise işgalci İsrail yerleşim yerlerinde üretilen
malların piyasalara girişini engelleme çağrısı yer
almaktadır.
İİT üyesi devletler, teşkilata
karşı mali mükellefiyetlerini yerine getirdikten sonra şu 3 madde
temenni olmaktan çıkıp tavizsiz olarak tatbik edilse İsrail
biraz olsun gemlenmiş, Filistin halkı da nefes almış olur. Ancak,
İİT, bugüne kadar 1948’de kurulan, 1967’de yaptığı işgallerle
topraklarını daha da genişleten, dünyanın gözü önünde Filistin’i
gasbetmeye, tüketmeye, Filistin halkına zulmetmeye ve Kudüs’ü,
Mescid-i Aksa’yı taciz etmeye devam eden İsrail’e karşı kalıcı bir
iş çıkartamamıştır. Bu İsrail, Sevgili Peygamberimizin
-aleyhisselam- Mirac mucizesinin menzillerinden 1969’da Mescid-i
Aksa’yı yakma gibi bir çılgınlık göstermişti. Teşkilatın kurulma
tarihi de bu zamandır. 50 senelik bir teşkilat, 70 senelik bir
İsrail için caydırıcı olamadı. İsrail, 7 milyon ve dünyadaki Yahudi
sayısı en fazla 20 milyon iken dünya Müslümanları 1.750 milyar
civarındadır. Evet; doğrudur; nüfus tek başına yetmez. İsrail,
teknolojik imkânlara sahip, dünya finans, basın ve sinema
sektöründe vs. söz sahibi ama bunlar, Müslümanlar için haklı
mazeretler midir? Büyük nüfusu olmayan bir devlet de asla büyük
devlet olamaz.
Petrol başta olmak üzere
neredeyse bütün yer altı kaynakları İslâm coğrafyasındadır. Ne var
ki siyon ve haçlı güçler, 20. Asırda Müslümanları parçaladılar.
Başsız bıraktılar. Diledikleri yere diledikleri idareleri
getirdiler. Şuur zayi oldu. Neticede teknoloji, basın, sinema gibi
etkili güçler, paraya dayanmaktadır. Belli başlı Arap
devletlerindeki para, İsrail’den az değildir. İsrail, bunu kendi
ideolojisine, siyon ideallerine, “arz-ı mev’ud”a kullanmakta, Arap
denilen yerlerin öz ülkesinin işgalcileri ise nefslerine
harcamaktalar. Filistinli mazlumların, bebeklerin kanı yalnızca
İsrailli katillerin değil, Arap dünyasındaki gafillerin de
elindedir.
İİT 57 devlettir. Arap Birliği 22
devlettir. Ne İİT, İsrail zulmünü durdurup Kudüs’ü kurtarabilmekte
ve ne de Arap ligi de denen kaçıncı ligde olduğu belirsiz Arap
Birliği, zerrece bir fayda temin edebilmektedir! Nasıl olsun ki?
İİT’nin merkezi SA’nın Cidde şehri, AB’nin merkezi de
Kahire’dir. Ne yazık ki bugün Suudi Arabistan ve Mısır Filistin’e
değil, İsrail’e yakındır. Her ikisi de Washington
güdümündedir.
Talep ederek, davet ederek,
kınayarak kimse bildiğinden vazgeçmez. Bildirgede şöyle denseydi o
zaman kaale alınırdı:
-Bölgemizde bir asırdır yaşanan
haksızlıklar ve Filistin halkına karşı yapılan soykırımdan farksız
katliamlar ve Kudüs ve Mescid-i Aksa mukaddes mekânlarımızın maruz
kaldığı tecavüzler, İslam dünyasının sabrını taşırmıştır. Ya
İsrail ve Filistin için iki devletli formül tatbik edilir,
Doğu Kudüs, Filistin’in başşehri olarak kabul edilir, Gazze
hapishane olmaktan çıkarılır, İsrail’in zulümlerine son verilir
veya İslam ülkeleri İslam Barış Gücü’nü kurarak bölgede barış
ve adaleti temin ederler!!!
“BM Barış Gücü” adlı silahlı
turistlerin, bugüne kadar nerede, kime, ne faydası
oldu?
Kıbrıs’ta, Afganistan’da,
Bosna’da… nerede?
Srebrenitsa’daki Hollandalı albay
gibi yarın Filistin’de de barış gücü komutanının Filistinli
mazlumları Yahudi askerlere teslim etmeyeceğine nasıl emin
olabiliriz?
Kurulması gereken İslam Barış
Gücü’dür.
İİT bunu düşünmeli.