"Hac" ve "facia" kelimelerinin birlikte anılmaları ne kadar
kötü. Dünya, bizi "bir farzınızı yapmakta bile beceriksizsiniz!"
diye ayıplasa haksızlık olmaz. Zaten ayıplanmadığımızı düşünmek
mümkün değil. Her türlü tedbir alınmasına rağmen bir kayıp
yaşanırsa "kaza" ona denir. Aynı mekânlarda, aynı sebeplerle
facialar olmasının kabulü mümkün olabilir mi? Bu gibi hallerde bir
suç var demektir. Bu suça hukukta "taksirle adam öldürme" deniyor.
Ortada ihmal mi, kusur mu kasıt mı, sabotaj mı olduğu çok ciddi
şekilde araştırılmalıdır...
Şu hazin manzarayı kim, ne ile izah edebilir?
1990: El Müeysem Tüneli'nde facia, 1462 kişi ezilerek öldü. 1994:
Şeytan taşlanırken çıkan izdihamda 270 hacı adayı ezilerek öldü.
1997 Mina'da çadırların tutuşması üzerine 343 hacı adayı yanarak,
dumandan boğularak, ezilerek öldü. 1998 yine cemaratta/şeytan
taşlamada 119 kişi öldü. 2001 aynı yerde aynı sebeple 35 kişi öldü.
2003 yine aynı sebeple 14 kişi ezilerek öldü. 2004 şeytan taşlaması
dönüşü meydana gelen izdihamda 244 kişi öldü. 11 Eylül 2015 günü
mü'minler Kâbe'de tavaf yaparken üstlerine devâsâ bir vincin
yıkılmasıyla 107 kişi öldü. 24 Eylül 2015 Kurban Bayramının birinci
günü yine cemarat yani şeytan taşlama bölgesinde çıkan faciada bu
defa 769 kişi öldü. Bir bu kadar da yaralı var. Aslında
sıraladığımız her hadisede bir o kadar yaralı mevcuttu. Bazıları
daha sonra hayatlarını kaybettiler.
Bütün bu saydığımız elem verici vak'aların her biri hac ibadetinin
bir safhasında cereyan etti. İnşallah vefat edenlerin, hepsi şehit
olmuştur, hepsine rahmetler diliyoruz.