O yazıyı olduğu gibi buraya almayı bir hazırcılık, kolaycılık olarak düşünmemeli. Elinde kalem olan bir insan, 60 küsur yıl evvel yine bu topraklarda neyi, ne zaman nasıl görmüş, ıstırabı neymiş… gibi suallere, kapı aralamak için bunu yaptık.
Zira; gündem öylesine çer-çöple dolu ki esas kaybedilmekte. Milletlerin hayatında bir asrı bir ay gibi farz etmeli. Miladi 20. asrı geride bırakırken bizde bir kısım çevreler, Batı’ya özenerek “milenyum kutlamaları” yapmışlardı. Hâlbuki, Batı dünyası, Hıristiyan olarak “3. Bin Yıl”a girmelerinin neş’esini yaşamaktaydılar. Bizde ise bundan habersiz bir gafletle rüzgârlara kapılıp gidilmişti. Bu gaflet, yeni değildir.