İftihar edilesi bu neticelere, asır aşan zamanlardır hasretiz:
Kazançlara “zafer” demekten çekinmemeli. Bir parti, ittifak ve iktidar muvaffakiyeti olarak da telakki etmemeli. Yarın tarihler, günümüzdeki bir kaybı da zaferi de şu veya bu iktidarın hanesine değil; şu gün hepimizin birlikte sorumlu olduğumuz Türkiye’ye mâl edecektir. Bir vakitler cephelerde kaybederdik. Daha sonraları cephede kazanıp masada kaybeder olduk. Onlar, millî varlığımızdan çok şeyler koparıp götürdü.
Barış Pınarı Harekâtı’nın en kayda değer tarafı şudur; hem sahada yani cephede ve hem de masada kazandık. Böylece gelecek adına zorlu bir zirveyi aşmış oluyoruz. Bu sonuca varmak öncelikle devlet ve milletimizin kazancıdır. Netice itibarıyla asker de iktidar da milletin emrindedir. Fırat Kalkanı Harekâtı, ordumuzun, 15 Temmuz ihaneti sonrası “Çıraklık Dönemi Eseri”, Zeytin Dalı Harekâtı, “Kalfalık Dönemi Eseri”, Barış Pınarı Harekâtı’ysa “Ustalık Dönemi Eseri”dir.
Masaya gelince; onu “17 Ekim öncesi ve sonrası” diye ikiye ayırmak mümkündür. Bu tarihten önce Trump, Ankara’nın terör örgütüyle müzakereye oturması gibi abes bir teklifin ısrarcısı oldu. Teklif, kabul görmeyince Amerika’nın Başkan’dan sonraki en güçlü isimleri Ankara’ya gelmek zorunda kaldılar. Seçim çalışmaları olmasa belki Trump da gelirdi. Bu arada daha sonra ortaya çıkan bir olay da yaşanmış. Hey’et, Ankara’ya gelmeden evvel ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a terör örgütüyle masaya oturması için her türlü vasıf ve değer dışı bir “varakpâre/kâğıt parçası” yazmış. Nitekim o günlerde adı geçen örgütün çete başıyla da ona kafadan “generel” unvanı vererek bir telefon görüşmesi yapmıştı.
Başkan Yardımcısı Mike Pence riyasetindeki Amerikan hey’eti Ankara’ya gelirken bu mektup, onlar tarafından devlet ciddiyeti hiçe sayılarak medyaya sızdırıldı. Görüşmelere başlamadan evvel Türk tarafının hâlet-i rûhiyesini bozmak istemişlerdi. Ancak yaşayarak gördüler ki abesle iştigal etmişler.
Türkiye, 17 Ekim’de Ankara’da Türk ve ABD tarafları arasında yapılan toplamda 300 dakikalık görüşmeden istediğini alan ve dediğini yaptıran taraf olarak çıkmıştır.