Rahim Er Türkiye Gazetesi

Hukuk liseleri

Adalet, hukukun vicdanlarda kabul görmüş tatbikatıdır. Hukuk mevzuatının, yargılama yoluyla hedefine varmasıdır... Davanın gününde bitmesi ve çıkan hükümden tatmin olmak çok önemlidir....

05 Eylül 2018 | 6.466 okunma
Adalet, hukukun vicdanlarda kabul görmüş tatbikatıdır. Hukuk mevzuatının, yargılama yoluyla hedefine varmasıdır...
Davanın gününde bitmesi ve çıkan hükümden tatmin olmak çok önemlidir. Zamanında tecelli etmeyen adalet, eksik adalettir. Gecikmiş adalet, elbette adalet değildir.
Adalet, öylesine sağlam olmalı ki aleyhine karar verilen taraf bile hükmün isabetli olduğunu kabul edebilsin. “Şeriatin kestiği parmak acımaz!” sözü bunun delilidir.
Bir devlet, savrulunca, gemi su almaya başlayınca cemiyet her cepheden zarar görür. Orduda iki asır evvelinde başlayan bozulma, cephelerde mağlubiyeti getirmiş; bu mağlubiyetler de hazineden, maliyeye, divan edebiyatından, hukuka kadar bütün içtimai, iktisadi ve siyasi müesseseleri etkilemiştir.
Sanılıyor ki bir dönemin söz sahipleri bir sabah uykudan kalkınca harf inkılabına, Avrupa’dan kanun iktisabına vs karar vererek bunları tatbik etmişler. 1923-33 Aralık’ında olan sosyal ve fikri kırılmaların kökü, Tanzimat’a, 1839’a kadar gitmektedir. Avrupa’dan kanun devşirme Tanzimat’la başlamış, Erken Cumhuriyetle birlikte topyekûn iktibasçılığa yönelerek asırların tecrübe ve bilgi birikimi bir gecede taklitçiliğe feda edilerek mazi yabancılaştırılmıştır.
Millî ve yerli olmak, her şeyden önce hukuk ve adalet için gereklidir. Kendi mülk, irfan, şahsiyet ve ifademiz olan hukuk ve onun mahsulü adalet diğer hamle ve eserlerden üstündür.
Bir idareyi devlet yapan, millet ve vatan şartlarından sonra adalet gelir. Öbür unsurlar daha sonradır.
Bir ülkede karakol ve adliye sayısının azlığı o milletin ne kadar kendisiyle barışık ve huzurlu olduğunu gösterir. Mahkûm ne kadar azsa hukuk, kanun ve adalet o kadar iyi işliyor demektir. Davaların çabuk ve adaletle bitmesi o devlet için itibarların en büyüğüdür. Türkiye’de ne yazık ki 6 yıldan 60 yıla kadar uzayıp giden, dededen toruna devam eden davalar çok yaşandı.
9 sahada kuvvetli olmak devletin büyüklüğünü gösterir:
    -Kuvvetli maarif.
    -Kuvvetli adalet.
    -Kuvvetli maliye.
    -Kuvvetli hariciye.
    -Kuvvetli dahiliye.
    -Kuvvetli bayındırlık.
    -Kuvvetli ordu.
    -Kuvvetli ahlak.
    -Kuvvetli aile.
Tanzimat’la dikişleri sökülen hukuk, yaşadığı ıslahat ve inkılap şoklarıyla toplumda doku uyuşmazlığı gördü. Adalet mülkün temelidir vecizesi, bir tabela yazısına dönüştü. Öyle oldu ki mahkemenin kararı, yalnızca davacı ve davalıyı değil, kararı veren hâkimi de tatmin ve memnun etmedi.
Bizde adaletin yüz karası, sadece İstiklal Mahkemeleriyle Yassıada Mahkemesi idamları değildir. Darbe dönemi davaları çoğunlukla yüz karası olduğu gibi sivil hayatta da akçelerin, hilelerin, sahte şahadet ve delillerin yön verdiği nice haksız ve adaletsiz hükümle hayatlar karartılmış, cemiyet dinamitlenmiştir.
Adaletsizlikten şikâyet, Ziya Paşa’dan Abdurrahim Karakoç’a nice şairin mısraındadır.
Yeni Adli Yıl münasebetiyle dün TRT Haber’de TRT Haber Dairesi Başkanı Yaşar Taşkın Koç’un Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile mülakatı vardı. Sn. Gül, işinin ehli bir siyasetçidir. İyi hazırlanılmış bu mülakatta suallere verdiği cevapları, dikkatle dinledikten başka daha sonra metin olarak da inceledim. İnandırıcılık çok önemlidir. Bakan gayet sakin şekilde her suale hakkıyla cevap verdi. Ümit ve temenni ederiz ki Abdulhamit Gül, ileride Türk hukukunun ayağa kalktığı, Türk adaletinin hayat bulduğu bir dönemi başlatan mimar olarak anılsın. Tarihin yarın AK Parti iktidarı için şöyle yazması da milletimizin hayrına olur:
-AK Parti, iktidarının birinci döneminde alımlı adalet sarayları inşa ederek adaletin maddesine, ikinci dönemdeyse hukuk mevzuat ve icraatını imar ederek manasına hizmet etmek suretiyle adaletin gecikmeden tecelli etmesine hizmet etti.
Abdulhamit Gül’ün verdiği malumata göre bugün Türkiye’de 252 bin 712 mevkuf ve mahkûm ve 6 milyon da derdest; görülmekte olan dava mevcuttur.
Mevcut iktidarın müşteki vatandaşlara, AİHM/Av. İns. Hakları Mahkemesinden evvel AYM/Anayasa Mahkemesine müracaat etme yolunu açması onun muvaffakiyet hanesine yazılmış kayıtlardan biridir.
İstinaf Mahkemeleri de takdir sebebidir. İstinaf Mahkemeleri başarı göstererek çoğaldığında Yargıtay ve Danıştay, hukuk tefekküründe yoğunlaşabilir.
Keza “ara buluculuk” denen hakem sistemi de davaya lüzum kalmadan taraflara anlaşma ve tabii ki helalleşme imkânını temin ederek mahkemelerin yükünü azaltacağından, kıymetlidir.
Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- buyurdukları şu temel hukuk kaidesini ihmal etmemek lazım gelir:
-El sulhü seyyid’ül ahkam/ Anlaşarak varılan hüküm, kararların en üstünüdür.
Hâkim yardımcılığının ihdas edilmesiyle avukatlarla noterler dâhil hukukçuların mesleğe başlamadan evvel ehliyet yani yeterlilik imtihanına tabi tutulacak olmalarını da yerinde buluyoruz.
42 yıldır, hukuk, mevzuat ve adalete dair ürettiğimiz birçok fikir ve teklifler oldu. Bunlardan bazısı hayata geçti, bazısı belki göze çarpmadı. Adalet Bakanlığının bir heyet teşkiliyle hukukçu kalemlerin son bir asırdır yazdıklarını derlemesi faydalı olur.
Bahis derin, söz çok. Mevzuu şöyle bağlayalım:
İyi hukukçu yetiştirmenin hikmeti eğitimdir. Hukuk liseleri açılmalıdır. Hukuk liselerini bitirenler, imtihansız olarak hukuk fakültelerine alınmalıdır. Öncelikle adı geçen liselerin sonra da hukuk fakültelerinin hocaları çok iyi yetişmiş olmalıdır.
Genç, hukuk fakültesine geldiğinde yazma ve konuşma olarak üstün bir Türkçeyle donanmış, hukuk mantığını kavramış olduğu gibi Osmanlı Türkçesine hâkim olmalı, Arapça ve bir Batı dilini yahut Latinceyi ana dili gibi bilmelidir. Bu vesileyle şunu söylemeliyiz. Türkçe ana dilimiz, Osmanlı Türkçesi hukuk dilimiz, Arapça medeniyet dilimizdir. İngilizce ticaret, Farsça sanat ve tasavvuf dilidir.
Liselerde 1922’ye kadar bir Avrupa lisanının yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri de vardı.
Hukuk fakültelerinin çokluğu övünme sebebi olamaz. Ancak mezundaki kaliteyle övünebiliriz. Bugün bu fakülteler daha ziyade hukukçu değil, hukuk teknisyeni yetiştirmektedir.
Bizim dünya ile yarışan hukuk mütefekkirlerine ihtiyacımız var. Bunlar, İslam Hukuku’nu da Roma Hukuku’nu da Osmanlı Hukuku’nu da bugünkü hukuk tatbikatlarını da bileceklerdir.
Vaziyet onu gösteriyor ki Adalet Bakanlığının tertiplemesiyle hukuk üzerine i’mal-ı fikr edilecek çokça toplantılar yapılması elzemdir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUSUF TEKİN, DOĞRU SÖYLÜYOR!.. 21 Kasım 2024 | 448 Okunma HİPOKRAT ANDI! 19 Kasım 2024 | 75 Okunma KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ 16 Kasım 2024 | 59 Okunma AHISKA 14 Kasım 2024 | 146 Okunma GÖÇ SİYÂSETİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK 12 Kasım 2024 | 48 Okunma