Rahim Er Türkiye Gazetesi

İdlib, Çanakkale'dir!

Rusya, masada eli güçlensin diye Tahran Zirvesi öncesinde İdlib’i vurdu; zirve sonrasında yine vurdu. Her defasında siviller öldü. Hâlbuki; bu vurulan şehir, iki sene kadar önce Astana’da...

10 Eylül 2018 | 7.029 okunma
Rusya, masada eli güçlensin diye Tahran Zirvesi öncesinde İdlib’i vurdu; zirve sonrasında yine vurdu. Her defasında siviller öldü. Hâlbuki; bu vurulan şehir, iki sene kadar önce Astana’da “Çatışmasızlık Bölgesi” ilan edilmişti. Bu kararının altında Türkiye gibi, Rusya ve İran’ın da imzası var.
Kuzey Suriye’de manzara şudur:
ABD, Fırat’ın doğusuna 20 bin tır silah yığmıştır, yığmaya da devam ediyor. PYD’yi yani PKK’nın Suriye devamını devletleştirme cümlesinden olarak onun silahlı gücü YPG’yi de ordulaştırma peşindedir.
“Rusya, içeride terörist var” gerekçesiyle bir çatışmasızlık alanını vururken bizatihi terör örgütü PYD/YPG’yi neden vurmuyor?” diye bir sual sorulabilir:
Rusya Federasyonu, PKK gibi PYD/YPG’yi de terör örgütü kabul etmiyor. Diğer yandan PKK Amerika için terör örgütü iken PYD/YPG, yani o örgütün Suriye kolu, stratejik müttefikidir.
İdlib’in havadan ve Suriye topçusu tarafından da karadan vurulmasından sonra, rejim güçleri, PYD’nin olduğu yerlere de bir iki sataştıysa da devamı gelmedi.
Tam bu esnada başka ve çok tehlikeli bir olay patlak verdi. Basra’da İran konsolosluğu yakıldı. Bu şehir, Şii bölgesidir. İran, bunun üzerine İran PKK’sının Erbil’deki merkezini vurdu.
Manzara şudur:
Bu karışık ve kanlı mücadelede Rusya ve İran, Esad’ın, ABD, PYD’nin, Türkiye ılımlı rejim muhaliflerinin yanındadır. “Derin Batı” diyeceğimiz odaklarsa el-Kaide’nin Suriye kolu HTŞ/Heyet Tahrir’üş Şam’ın el altından destekçisidir. Tıpkı DEAŞ’ta olduğu gibi...
Netice olarak; Rusya ve İran, zalim rejiminin yıkılmasını önlemişlerdir. Şimdi, iç harp öncesi Suriye’yi olduğu gibi veya buna yakın ölçüde Beşar Esad’a kazandırmak ve böylece O’nu “vatan kurtaran muzaffer kumandan!” havasına kavuşturma peşindeler.
Moskova ve Tahran, bunu tabii ki kendi âli millî menfaatleri için yapmaktalar. Putin Rusya’sı; Türklerin “Deli” Rusların “Büyük” dediği Petro’nun vasiyetini yerine getirmiştir. Suriye’de Rusya’nın askeri olduğu gibi kara ve deniz üsleri vardır. Bu ülke, bugün fiilen Rusya’nın arka bahçesidir. Moskova, bunu ikram eden Esad ailesini bırakmaz. Yarın Beşar Esad gitse bile aynı aileden bir başkasını, en azından aynı Nusayri azınlıktan bir başkasını başa getirmeye çalışacaktır.
Dün Karadeniz de Akdeniz de Türk gölüydü. Bugün Rusya, Çin’i de yanına alarak Akdeniz’de gövde gösterisi mahiyetinde tatbikat yapmaktadır. Görünen o ki Akdeniz gaz kaynaklarından dolayı İsrail ve Rumlardan başka Rusya da rakibimiz olacaktır.
İran, Suriye üzerinden Basra Körfezi-İskenderun Körfezi-Aden Körfezi üçgenindeki Şii ideolojik etkisiyle ona dayanan askerî varlığını elden kaçırmak istemeyecektir. İran’ın Suriye, Lübnan ve Yemen’de olduğu unutulmasın.
Amerika, Erbil’den Akdeniz’e kadar inecek Kürt devleti idealini, Kerkük-Hayfa petrol akımını Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Afrin harekâtıyla gerçekleştiremedi. Ankara’nın baskısıyla Kürt militanları, Fırat’ın doğusuna taşıdı. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi şimdi burada bir uydu devletçik kurma peşindedir. Bunu hem kendine bölgede yer tutmak ve hem de İsrail’i tahkim etmek için yapıyor. İkrar edilmese de arz-ı mev’ud’un kuzeydoğu hududunda çalışmaktadır. Amerika’nın Suriye’de askeri ve çok sayıda üssü mevcuttur.
Öbür taraftan Filistin’in, Gazze’nin gözden kaçırılmaması gerekir. Stalin’in Kırım Tatar Türklerini bir gecede vagonlara doldurup Sibirya’ya sürmesi gibi Trump da Filistinlileri bir gecede veya beş gecede Ürdün yahut Sina’ya sürebilir. Böylece İsrail’e, Araplardan boşaltılmış problemsiz bir Filistin kalır.
Türkiye’ye gelince... Türkiye için Suriye Orta Doğu’ya açılan kapıdır, 95 sene önceki vilayetidir. Soydaş ve dindaşlarının yaşadığı memlekettir. Komşusudur.
Rusya, Amerika ve İran, bu fikir ve projelerden bir kısmını işletir, bir kısmını tasavvur ederken Türkiye, terör sanığı bir papaz bahanesiyle döviz darbesine maruz bırakılmakta, bunun tesiriyle piyasalar zora sokulmakta, TL eritilmektedir.
Bunun bir sebebi de şudur:
Bay Trump, kendi ara ve mahalli seçimlerini kazanmak için Sn. Erdoğan’ı mahalli seçimlerde harcamaya çalışmaktadır. Hâlihazırda İstanbul ve Ankara belediyeleri AK Parti’de, İzmir CHP’de, Adana MHP’dedir. AK Parti, İzmir’i de kazanacağına O’nu kazanamadığı gibi bir de Ankara’yı kaybederse büyük yara alır. İstanbul’un kaybı ise ölümcül yara olur.
Her şey iç içe. Hedefleri, Erdoğansız AK Parti ve zayıf bir iktidardır. Ankara’da zayıf bir iktidar olduğunda coğrafyayı istedikleri gibi çizecekler, herkes kendi açısından Esad’ı “vatan kurtaran muzaffer başkomutan” yapacak ve İsrail’in yıldızını parlatarak bahsettiğimiz üç körfezle Akdeniz’e çörekleneceklerdir.
Vaziyet onu gösteriyor ki sadece Washington değil, Tahran ve Moskova da samimiyet sorgusunu hak etmişlerdir. Hiçbir zirve, hiçbir fayda getirmemiş oldu. Bu durumda önümüzdeki günlerde Moskova’da yeni bir buluşma neyi temin edecektir?
Bütün bu gerçekler sebebiyle İdlib kilit taşı konumundadır. Kıbrıs, bir kayalık olsa ve orada tek bir insan yaşamasa bile Akdeniz’in kilididir bizim için hayatidir.
İdlib de öyledir; bu şehirde hiç insan olmasa veya olsa bile kimse Anadolu’ya doğru göç etmese dahi Türkiye için Orta Doğu’nun kapısıdır. Düşmesi hâlinde Mostar Köprüsü’nün yıkılması gibi yüz yıl sonra bölgeyi bir kere daha kaybederiz. Mimarlık harikası Mostar, Sırp topçusunun ateşiyle önce kilit taşından isabet almış, kilit taşının düşmesiyle köprü göçmüştü.
İdlib, Çanakkale’dir.
Yalnızca İdlib değil;
Filistin de Çanakkale’dir.
Mostar, Çanakkale olduğu gibi, İdlib ve Gazze de Çanakkale’dir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUSUF TEKİN, DOĞRU SÖYLÜYOR!.. 21 Kasım 2024 | 448 Okunma HİPOKRAT ANDI! 19 Kasım 2024 | 75 Okunma KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ 16 Kasım 2024 | 59 Okunma AHISKA 14 Kasım 2024 | 146 Okunma GÖÇ SİYÂSETİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK 12 Kasım 2024 | 48 Okunma