Güzel adamlar iki kısımdır; bir kısmı vefat etmiştir,
ötelerdedir. Diğer kısmı hayattadır. İkisini de unutmamak lâzım.
Onları unutmak vefasızlık olur, kadir-kıymet bilmezlik olur.
Vefâsızlık ve kadir kıymet bilmemek, arkada kalanlar için büyük
talihsizliktir. Üstelik güzel adamlardan hayatta olanlar yaşayan
insan hazinelerimizdendir, istifade edilmeyen zamanlara acınır.
Dinine ve milletine sevdâlı güzel adamlardan tanıdığımız ikisinden
söz etmek istiyoruz:
Bu insanlar birbirlerini tanıdılar mı? Bilmiyoruz ama biz, onları
hep yekdiğerine benzettik. İkisi de dâvâ ve gönül adamı, ikisi de
hizmet etmeye sevdâlı ikisi de İslam’ın hilâline ve Türk’ün
yıldızına âşık iki güzel adam. Onları hiç karamsar görmedik, hiç
birilerini çekiştirirken görmedik, hiç şikâyetlerini dinlemedik.
Hep hayra, iyiliğe teşvik edici , hep müsbet düşünen, müsbet bakan,
hep affeden insanlar oldular.
Onları tanıdığımız yıllarda Garbî Türkistan, bütünüyle SSCB'nin
işgali altındaydı. Şarkî Türkistan ise bugün de olduğu gibi Kızıl
Çin'in işgalindeydi. Balkan Müslümanları da Sovyet peyklerinin
işgalindeydi.
Bu güzel adamlar, hep iki değer için çabalayan insanlar
oldular.
Hanefi ictihadı üzere amel edilmesi ve Maturîdî itikadı üzere îmân
edilerek ehli sünnet ve'l cemaat yolunun açık tutulması.