Ateşkes, Washington ve Moskova arasında akdedilen bir anlaşmayla birdenbire ve hayli anlaşılmaz şekilde başladı. Bu anlaşma, ilk günden itibaren inandırıcı gelmedi. Arkasında birtakım hesaplar olduğu sezilmekteydi. Nitekim Suriye rejim güçleri, Türkmen Dağı'nı vurmaktan geri durmadılar. Rusya ve Hizbullah üzerinden İran onları desteklemeye devam etmekte.
Çarpıklık orada da kalmadı. Şimdi daha şaşırtıcı bir haber ortaya çıkmış vaziyette.
İddiaya göre ABD, Suriye için yeni bir harita çizmiş. Bu harita, el altından dolaşmaktaymış. Suriye 3 parçaya bölünmekteymiş. Bu üç parçadan biri Kuzey Suriye'dir. Fırat'ın doğusu PYD'ye bırakılmaktadır. Batıdaki Afrin kantonu da doğuya bağlanmakta. Ayrıca ve daha dikkat çekici olarak Afrin ile Cerablus güneyden ince bir hatla birbirine irtibatlanmaktadır.
Batı Suriye, Esad rejimine yani Nusayrilere terk ediliyor. Ancak Halep ve Türkmen Dağı da ikram edilmektedir.
Muhaliflere yalnızca Cerablus ile Azez arasında 16 km derinliğindeki bir coğrafya ile İdlib kalmaktadır. DAEŞ'in elindeki topraklara ilişilmemekte.
Bu malumatı şöylece tahlil etmek mümkündür:
ABD I. Dünya Harbi'nden bu yana orta doğuda ilk defa kendi çizdiği haritayı hayata geçirme peşindedir. Böylece Kuzey Suriye, esasında kendi kontrolüne geçtiği gibi Kuzey Irak petrolünü Akdeniz'e ulaştırma şansı da doğabilecektir. Sonraki adım buna dair bir çalışma olur. Washington Hükümeti, kendi millî menfaatleri uğruna terörist dediği bir örgütün parçası olan bir diğer örgütle anlaşmaya gitmiş olmaktadır. Azez'le Cerablus'un güneyinden geçen sınır hem Kürtlere teminat ve hem de petrol için güzergâh olabilir.
Batı Suriye'nin rejime bırakılması, Rusya'nın kara ve deniz üslerini muhafaza etmesine imkân verdiği için Moskova'ya sus payıdır. Halep ve Türkmen Dağı'nın rejime bırakılması ise Beşar Esad ve idaresine "sesini çıkartma!" demektir.