"İnsaniyet Zirvesi" İstanbul'da toplandı.
BM'nin tertiplediği bu toplantıya Türkiye, ev sahipliği yapmakta.
Öyle ki zirveden dolayı yeni hükümetin kurulmasını bile tecil etmiş
vaziyetteyiz.
Birleşmiş Milletler, tarihinde ilk defa böyle bir toplantı
düzenledi. Eğer garip karşılamamak gerekirse Genel Sekreter Ban Ki
Moon'un verdiği bilgiye göre 150 ülkeden 23 milyon insanla istişare
edilerek bu toplantıya karar verilmiş.
60 devlet doğrudan iştirakçi. 120 devlet temsilci bulundurmakta.
193 üyeli BM'nin 180 üyesi devlet veya hükümet başkanı, yahut bakan
seviyesinde, değilse temsilci göndererek toplantıda yerini
aldı.
Bir vakitler "Sütlüce Mezbahası" olan Haliç Kongre Merkezi'nde
insanı maddeten veya mânen boğazlayanlar kınanmakta. BM genel
kurulu, böylece iki günlüğüne İstanbul'da toplanmış oldu.
Bunun sebebi Türkiye'nin merhametidir. Gerek BM genel sekreteri ve
gerekse Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın verdiği resmî
malumata göre yeryüzünde 130 milyon insan, insanî yardım
beklemektedir. Bunlar yoksulluktan zelzeleye kadar türlü âfetlerin
mağdurlarıdır. 60 milyon insan da evini terk etmiş vaziyettedir.
Suriyeli, Afgan ve Iraklı mülteciler bu sayıya dahildir.
Türkiye AFAD, TİKA, TDV ve Kızılay gibi kuruluşlarıyla 140'tan
fazla memlekette mağdura, düşküne, öksüze, yetime, aça,
kimsesize..... yardım etmektedir. Her sene bu uğurda yaptığımız
harcama 6.4 milyar dolardır. Bu meblağ, millî gelirimize
bölündüğünde Türkiye, "en cömert ülke" şerefine nail
olmaktadır.
Diğer taraftan ülkemiz, Türkiye'ye kabul ettiği Suriyeliler başta
olmak üzere, Irak ve Afgan mültecilere bugüne kadar 10 milyar dolar
harcamıştır. Malûm zengin devletlerin verebildiği para ise sadece
455 milyon dolardır.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dünya yönetim sorumluları önünde
etliye-sütlüye dokunmayan bir konuşma yapmadı. Aksine, onların
vicdanlarını harekete geçirmeye dönük sarsıcı bir konuşma yaptı....
Fakat... nâfile. İyilikten nasibi olmayan için ne yapılsa nâfile!
Burada mesele medeniyetler farkından doğmakta. Batılı ülkelerin her
birinin geçmişinde sömürgecilik vardır. Hâlen de devam etmekteler.
Avrupa'dan çıkarak Avrupa dışındaki bütün toprakları asırlarca
sömürdüler, yer altı ve yer üstü kaynaklarını alıp götürdüler. Bu
sömürü çarkını devam ettirmek için bura halklarını köleleştirdiler,
mankurtlaştırdılar, fakirleştirdiler, birbirine düşürerek silah
sattılar, darbeler yaparak vesayetle yönettiler.
Ortada bir insanlık suçu varsa -ki mutlak mânâda var- bu suçun
failleriyle oturmuş, mağdur ve mazlumları konuşmaktayız. Doğru;
ancak, ne yaparsınız ki şartlar buna mecbur kılmakta.