İİT-İslâm İşbirliği Teşkilatı’na
üye devletler, bugün öğleden evvel İstanbul’da aynı çatı ve aynı
masa etrafında buluşuyorlar. Bu aynı zamanda bir zaman ve mekân
buluşmasıdır. Bugün Cuma’dır; dünyada ve ahirette en üstün gündür.
Aynı zamanda Ayların Sultanı Ramazandır. İslâm İşbirliği Teşkilatı,
Ramazan ayının ilk Cumasında 94 sene öncesine kadar burada bir masa
etrafında buluşanların her birinin Hilafet Merkezi olan,
Payitaht’ta, Dar’ül Hilafe’de bir araya gelmekteler.
Toplantı sebebi, ilk kıblemiz
Kudüs ve yüreğimizdeki yaralardan Filistin’dir. Türkiye, teşkilat
dönem başkanlığı kendisinde olduğu için İsrail’in Filistinli
Müslümanları kitleler hâlinde katletmesi üzerine olağanüstü
toplantı çağrısı yaptı. Teşkilat, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın
çağrısı ile 13 Aralık 2017’de İstanbul’da bir toplantı daha
yapmıştı. Olağanüstü yapılan o toplantıya İslâm Zirvesi adı
verilmişti. Müzakereler sonunda Amerikan Başkanı Donald
Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul ederek ABD sefaretini
buraya taşıma kararı reddedilmiş ve İİT imzasını taşıyan red
kararı, BM’den de geçirilmişti.
Bugünkü toplantının böyle bir ilk
safhası vardır.
Buna rağmen Filistin’e bu vahşet
yaşatıldı. Demek oluyor ki Washington yönetimi, İİT’nin ve BM genel
kurulunun aldığı kararı hiç umursamıyor. Umursamadığı için
büyükelçiliğini İsrail’in kuruluş tarihi olan 14 Mayıs 2018’de Tel
Aviv’den Kudüs’e taşıdı. Bu zorba adım, Filistinlileri haklı olarak
gösterilere sevk etti. Başşehirleri Kudüs ellerinden alınıp
İsrail’e bağışlanıyordu. Göstericiler silahsızdı. Sadece gösteri ve
protesto haklarını kullanıyorlardı. Ancak Boşnak kasabı Ratko
Mladiç’i aratmayan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, vatanları
işgal edilmiş, kendileri de hak ve hürriyetlerinden mahrum
bırakılan Filistinlilerin üstüne kurşun ve bomba yağdırdı. 70’e
yakın şehid verildi, 2 binin üstünde insan yaralandı. Bu
katliamdan dolayı Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan, resmî temas
maksadıyla bulunduğu Londra’dan İİT’yi 18 Mayıs tarihinde
İstanbul’da toplantıya çağırdı.
İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye
devletlerden 3-4’üyle aramız ya kötü veya hoş değil. Geçen seferki
toplantı, gerek devlet başkanı seviyesindeki iştiraklerle ve
gerekse iştirak eden devlet sayısı itibariyle çok iyiydi. Bu defa
da aynı netice alınacak mıdır? Bugün belli olacak. Eğer, teşkilata
mensup devletlerin mümessilleri, bugün İstanbul’da olup 13 Aralık
2017’deki kararlarının arkasında durmazlarsa BM gibi İİT’nin
varlığı da sorgulanır. İİT, 57 devletin üye olduğu bir teşkilattır.
BM’ye üye devlet sayısı 193’tür. Bunun 57’si aynı zamanda İİT’de
yer almaktadır. 57 devletin her biri samimi, şuurlu ve dâvâ
gayretine sahip olsalardı, İİT yalnızca ses getiren kararlar almaz,
BM’yi de hizaya getirir BMGK üzerinden yürüyen vesayeti kırar veya
netice alamazsa “siz kendi yolunuza, biz, kendi yolumuza; siz, BM
iseniz biz de BM’yiz!!” diye keyfîliğe son
verebilirdi.
Ne var ki bu teşkilat, cesur
olamadı. Ne İslâm Konferansı adını taşıdığı dönemde ve ne de yeni
dönemde Filistin, Irak, Suriye, Sudan, Somali, Libya, Yemen,
Afganistan, Kıbrıs, Kırım, Şarki Türkistan gibi kanayan yaralarda
basit konuşmalar dışında hiçbir şey yapamadı. Bunu yapamadığı gibi
Müslümanlara musallat edilen terör örgütleriyle İslamofobi ve en az
bir düzine benzer konuda da bir çözüm üretemedi. İz bırakan tek iş,
13 Aralık 2017 tarihli İstanbul Zirvesi’dir. Bu da Ankara’nın
dünyanın dikkatlerini zirveye çekmesiyle olmuştu. Eğer; bugün, o
günkü kararlılık artmış bir şekilde tekrarlanmaz ve hukuku
çiğneyerek Filistin’e zulmeden, zulmü azmettiren, Kudüs’ü gasp
etmeye kalkışan devletlere karşı siyasi ve iktisadi müeyyideler
hayata geçirilmezse bu toplantının bir kıymeti kalmayacağı
gibi önceki de kadük hâle gelecektir. O zaman sadece BM
değil, İİT da tabela teşkilatına döner. Dünyanın BM, Avrupa’nın AB
diye bir mes’elesi olduğu gibi İslâm dünyasının da İİT diye bir
meselesi vardır. Bunun değişik sebepleri var. Bu çatı altındaki
bazı devletler fakirdir. Onların bir etkisi yok. Bazılarındaki
yönetimler kendi kardeşlerinden, hatta kendi halkalarından ziyade
ABD, İngiltere gibi devletlere daha yakınlar. İsmen olmasa da
fiilen manda idaresi mevcuttur. Bir müddet evvel Suudi Arabistan’da
Veliahd bin Halid’in görünür kılınmasıyla birlikte Lübnan
başbakanı Saad Hariri’nin Riyad’da nezarete alınması ve
Veliahdın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a Filistin artık
bize yüktür, İsrail’in dediklerine uy! Şeklinde baskı yapması
unutulmadı. Türkiye, Sn. Abbas’a sahip çıkmasaydı
harcayacaklardı.
Gözler İİT’de:
Kaç devlet iştirak edecek, hangi
seviyede temsil olacak, 14 Mayıs Faciası karşısında kim ne diyecek
ve öğleden sonra Yenikapı’da yapılacak İsrail’i lanetleme mitingine
kaçı katılacak, kaçı bir bahaneyle memleketine
dönecek?
Bu sorular, merakla takip
edilmektedir...
*
BAĞIŞ
ÇAĞRISI:
Türk Kızılayı, yapılan
yardımları, Filistin başta olmak üzere mazlum ve mağdur İslam
bölgelerindeki kardeşlerimize ulaştırmaktadır. Sayfasını açarak
kredi kartıyla rahat bir şekilde bağış yapılabilir. Kızılay veya
bir başka kuruluş eliyle şefkat elimiz kardeşlerimize
uzanmalıdır.