Bir haftadır korkunç bir katliamı konuşuyoruz. 15 Mart 2019 günü Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrindeki En-Nur ve Linwood Camiileri, eş zamanlı olarak terör saldırısına uğradı. “İkiz Kuleler”den elbette daha kıymetli olan bu camilerde Müslümanlar, cuma namazını eda etmekteydiler. Onlar, huşu içinde Allah’a yönelmişken insanlıktan nasipsiz teröristler, yarı otomatik silahlarla üzerlerine kurşunlar yağdırdılar. 50 mü’min şehid oldu, 9’u ağır 30 mü’min yaralandı.
Yapılan bir haçlı terör eylemiydi. Bu eylemle birlikte dünya, iki kişiyi tanıdı:
Onlardan biri, 28 yaşında bir mahluktur. Yakalanmış olan bu mahluka “canavar” demek, zavallı canavarlara haksızlık olur. O insan kılığında bir zalimdir. Hususi yetiştirilmiş bir ırkçı, İslam düşmanı haçlı tetikçidir. Lügatlerin en ağır hakaret kelimeleri, yüzüne haykırılsa yine de bir şey denmiş olmaz. Yılan soğukluğundaki bu terörist, tarihin zalim ve sadist mahluklar listesinde bugünden yerini almıştır.
Malum vicdansız katil hakkında daha önce kafi mufassal malumatı vermiştik. Bu sebeple bu defa dünyanın bu menfur eylemle tanıdığı diğer simadan söz etmek istiyoruz:
Diğerinin ismi, Jacinda Ardern Kate Lurell’dir. Kısaca “Jacinda Ardern” denen bu insan, Yeni Zelandalıdır. 1980 doğumludur. Yeni Zelanda’daki Waikato Üniversitesinden mezundur. 27 Ekim 2017’den beri ülkesinin İşçi Partili Başbakanıdır. Sn. Başbakan, aynı zamanda küçük bir kız çocuğu annesidir.
İnsanların hayatlarında birden, apansız zuhur eden olaylar vardır. Kader, o anlar için randevu vermez. Tecelli, yekten yaşanır. O an imtihandaki kişi, ya kazanıp kahraman olur veya kaybedip “korkak” damgası yer.