"Viktor", hikâyesini, eski yazılarımdan birinde ve o hâdiseyi, yeniden yaşarcasına yazdığım "Bobi"den önceki köpeğimizin ismiydi. Bu fino; küçük sevimli köpeklerimize "Victor" ve "Bobi" isimlerini, diğer 3 ağabeyim gibi bugün o da rahmetli olmuş olan ve Eğrikapı’da anneciğim ve yengeciğimle birlikte âdeta İstanbul’a girip çıkanları yine cömertliklerinin bir eseri olarak ağırlayıp-uğurlayan Ekrem ağabeyim vermişti.
Viktor vak’asında olsa olsa 6 yaşındaydım. Çakıl mezrasından Harput merkeze bağlı bir muhtarlık olan Har’a taşınmıştık. Hakîkaten öyle; insan hayatı, bir göçler silsilesi. 5 yaşında Çakıl’dan daha sonra Keban Barajı’nın sularına gömülecek olan Har köyüne, 9 yaşında Har’dan Adana’ya, 19 yaşına gelince de Asrî Mezarlık’ta babamı bırakarak Adana’dan İstanbul’a taşındık… Ve bir bakıma bunların devamı denecek askerlik ve yurt dışı yılları…
Âdem aleyhisselâmın dünya dönemiyle başlayan göç, hicret, yolculuk her insanın hayatında şöyle veya böyle sürüp gitmekte…
O bembeyaz renkli Viktor, Har köyündeki evimizin bahçesinde...