Bir kısım Suudi gazeteleri,
“Osmanlı, DEAŞ’tı, Osmanlı ülkemizi sömürdü, Fahreddin Paşa
hırsızdı!...” diye yazarken bizde ise bazıları, belediye
seçimlerinde yeniden sayım kararı alınan yerlere dair tasarrufu
kınamak için “Türkiye’nin Katar ilçesinde de sayım yapacak
mısınız?” diye hafif bir üslupla yazıp-çiziyor ve yargı ve idareyle
güya alay ediyor...
Kendini bilen her Müslüman
Türk, bugün vatanımızın nasıl bir kuşatma tehlikesiyle karşı
karşıya olduğunu görmeye dikkat ederek Katar üzerinden yargı ve
siyasi iradeyle alay edeceğine millî duruştan nasiplenip bu
memleketin yiyip-içtiği ekmeğiyle suyunun kendine helal olmasına
çalışır.
Katar, bugün bir devlettir. Çok
devletten de daha haysiyetlidir. Osmanlı Türkiye’sinde ise ilçe
değil, nahiyemizdi. Ama buranın idareci ve ahalisi, İstanbul’dan
memnundu. Onlar o gün de bugün de Türklere ihanet etmediler. Mevcut
Katar yönetiminin, tıpkı dedeleri gibi Türkiye ile dayanışma içinde
olması, içerideki ve dışarıdaki bazılarını rahatsız
ediyor.
Dışarıdakiler bir tarafa. Lakin
içeride olup da bu devletin pasaportunu taşıyanlardan, ucuz hislere
kapılmayıp millî şuur ve idrak sahibi olmalarını istemek hakkımız
değil midir? O şekilde bayağı laflar edeceklerine tarihimize ve
tarihî simalarımıza saldıranlara şöyle cevap veremezler miydi? Bu
çok mu zordur?
-Bizim idaremizdeyken
Arabistan’da kumdan ve hurmadan başka ne vardı ki Osmanlı, onları
sömürmüş olsun? Bilakis, karnınız doysun diye İstanbul, size her
sene Surre Alayları denen deve kervanlarıyla ihtiyacınızı
yollardı...
Fahreddin Paşa’ya “hırsız”
diyenler, şanlı Medine Müdafiine İngiliz namına iftira atmaktalar.
Paşa, şehrin düşme tehlikesi üzerine buradaki Mukaddes Emanetleri
İstanbul’a yolladı. “Hırsızlık” dedikleri budur. Emanet-i
Mukaddese, Medine-i Münevvere’den hürmetle Payitaht’a nakledilerek
Topkapı Sarayı’nda Yavuz Sultan Selim Han zamanında getirilmiş
diğer Mukaddes Emanetlere dâhil edilmeseydi Vehhabiler, Sevgili
Peygamberimizden -aleyhisselam- 20. Asır başına kadar 14 asır
içinde değişik idare devirlerinde birikmiş olan camiden kabristana,
sebilden kaleye kadar her türlü değerli eseri yakıp-yıkıp imha
ettikleri gibi bu emanetleri de imha ederlerdi. Vehhabilere göre,
hürmet, şirktir, Allah’a ortak koşmaktır. Suudi Arabistan toprağı,
manevi, mimari ve kültürel eser katliamımın yapıldığı yerdir.
“Mezarlığıdır” diyemiyoruz; çünkü, en aziz sahabilerin yattığı
kabristanları bile tarlaya çevirdiler. Bildiğimiz mezarlıklar bile
kalmadı.