Muhalif bir parti liderinden iktidarın başındaki Cumhurbaşkanını icraatlarından dolayı takdir etmesi beklenmez. İftira etmemesi ise beklenir. Ağzından çıkanı kulağının duyması istenir. Hele bu kişi, kendini iktidar adayı gören ana muhalefet partisi genel başkanıysa sorumluluğu çok daha artar. Prensip bu iken 6’lı veya 6 artı 1’li masasının ilk iki sıradaki partileri CHP ve İYİ Parti genel başkanları, ettikleri laflarla kargaşaya yol açmakta, kendilerini de partilerini de zora sokmaktalar:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önce 13 Mayıs’ta SADAT adlı bir savunma ve inşaat şirketinin Beylikdüzü’ndeki merkezinin kapısına dayanmıştı. Adı geçen şirket, güya askerî eğitim yapmaktaymış. Suikastlar olabilirmiş. İddiasını ispat etmesi istenince de "duyumlar var" diyerek aradan sıyrıldı.
Bunu Canan Vak’ası takip etti:
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, yıllar süren bir yargılama sonucunda hakkındaki 5 davadan 3’ünde suçlu bulunurken 2’sinden ise beraat etti. Kılıçdaroğlu yine pürtelaş bir üslupla alt dereceli mahkemeyle...