İki günden beri dünya gündeminin
önde gelen konularından biri de John Robert Bolton’ın yerinden
ayrılmış olması...
Haber, ilkin “Trump, Bolton’ı
görevden aldı” şeklinde geldi. Bolton nam kişiye kızgın olan
mecralar, bu haberi, “Trump, Bolton’ı kovdu!” diye iç soğutan bir
üslupla verdiler.
Buna mukabil Bolton, yaptığı
açıklamada “Başkan’la fikir ihtilafı içinde olmalarından dolayı
kendisinin istifa ettiğini” iddia etti...
Beyaz Saray’daki bir danışman,
dünyayı neden bu denli meşgul ederek gündeme oturur?
Bu sorunun cevabı “Beyaz Saray
Ulusal Güvenlik Danışmanı”nın kim olduğunu anlamaya
bağlıdır.
Bu unvanın sahibi şöyle tasvir
edilmektedir:
-Beyaz Saray Ulusal Güvenlik
Danışmanı olan şahıs, sabahları Başkan’dan önce Başkan’ın çalışma
makamına gelir, hazırlıkları yapar; Başkan gelince de ona iç ve dış
meseleleri anlatarak neler konuşacağı, nasıl konuşacağı ve hatta
belki nasıl düşüneceğini izah eder. Akşam da Başkanı uğurlamasının
ardından çalışmaya biraz daha devam edip sonra çıkar.
Şu tarife bakınca “Ulusal
Güvenlik Danışmanı”nın bir müşavir değil; gerçekte “Derin Amerikan
Devleti”nin Beyaz Saray’daki adamı olduğu, Başkan’a vasilik yaptığı
görülmektedir.
Nitekim daha evvel BM
temsilciliği gibi ehemmiyetli vazifelerde bulunan adı geçen kişinin
itikat, aidiyet ve haşin üslubu bu denilenleri doğrular
mahiyettedir:
-Kendisi itiraz etse bile neo-con
olduğuna inanılır.
-“Sulh” değil “harp” diyen bir
savaş yanlısıdır.
-“Şahinler” unvanlı
Amerikalılardandır.
-Trump’ın İran, Kuzey Kore,
Venezuela liderleriyle görüşmelerini engellemeye çalışmış,
bazılarında da başarılı olmuştur.
-Devlet adamlarının konuşması
yerine silahların konuşmasını tercih ediyordu.
-Donald Trump’ın “elinden gelse
Amerika’yı aynı anda 5 devletle birden harp ettirecek” sözü, onun
ruh hâlini tam olarak ortaya koyuyor.
Gönderildiği veya gittiği gün Sn.
Trump’ın İran Devlet Reisi Sn. Hasan Ruhanî ile ön şartsız
görüşmeye hazır olduğunu açıklaması rastlantı değildir. Keza onun
gittiği gün, Amerikalı generallerin Ceylanpınar’da bulunmaları da
tesadüf olmayabilir. Yerini kaybetmesinin 11 Eylül’le çakışması da
manidardır?
Bu fundamentalist Hıristiyanın
vebali çok:
İdareyi, Amerikan’ın çıkarına
görmediği memleketlerde darbe yaptırtıyor veya darbeleri
destekliyordu. 15 Temmuz darbe teşebbüsüne alenen destek verdi.
Daha sonra da yüzü kızarmadan Türkiye’ye geldi. Tabii ki
Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan, kendisine randevu vermedi.
Bolton’ın sicili bu
bozukluklardan ibaret değil. Eli, Suriye ve Afganistan’a uzandığı
gibi Venezuela’da da seçilmiş Başkan Nicolas Maduro’yu hiçe sayarak
onun yerine seçime bile girmemiş Meclis Başkanı Juan Guaido’yu
Devlet Başkanı olarak tanıma çabası, ilk anda akla gelen
suçlarıdır. Kim bilir zamanla daha nice suçları ortaya
çıkar.
Bazı kirli elleri sabun da
temizleyemez. Şu var ki bu karanlık adam, bütün bunları tek başına
yapmıyordu. Arkasında Derin Amerika vardı.
Olaya böyle bakınca manzara
şudur:
Onlara göre Başkan, başına buyruk
hareket edip raydan çıkmıştır. “Suriye’den çekileceğiz!” dediği
hâlde Amerika’nın bölgeye daha da yerleşmesi örneğinde olduğu gibi
Donald Trump’ı zikzaklar çizmesi, Başkan’ın Ulusal Güvenlik
Danışmanının vesayetinde olmasından ileri geldiği
anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca 2020 Başkanlık
seçiminde bu tasarrufu yüzünden Trump’a diyet ödetilir
mi?
Eğer, Donald Trump, ikinci 4 yıl
için seçilemezse o zaman kimin kimi gönderdiği anlaşılmış
olur.
Haber, ilkin “Trump, Bolton’ı
görevden aldı” şeklinde geldi. Bolton nam kişiye kızgın olan
mecralar, bu haberi, “Trump, Bolton’ı kovdu!” diye iç soğutan bir
üslupla verdiler.
Buna mukabil Bolton, yaptığı
açıklamada “Başkan’la fikir ihtilafı içinde olmalarından dolayı
kendisinin istifa ettiğini” iddia etti...
Beyaz Saray’daki bir danışman,
dünyayı neden bu denli meşgul ederek gündeme oturur?
Bu sorunun cevabı “Beyaz Saray
Ulusal Güvenlik Danışmanı”nın kim olduğunu anlamaya
bağlıdır.