Recep Tayyip Erdoğan, daha Başbakandı; fakat artık bu makamı
bırakarak Cumhurbaşkanlığına geçme niyetinde olduğu kat'ileşmişti.
Ahmet Davutoğlu ismi henüz telaffuz edilmemişti. İşte o ara biz,
Tayyip Bey'den sonra AK Parti genel başkanlığına ve tabiatiyle
Başbakanlığa Ahmet Davutoğlu'nu teklif etmiştik.
Bu yaşananlar artık tarih olduğundan ve araştırmacılar için de
sütunlarımız açık bulunduğundan rahatlıkla yazıyoruz. Neden o
günlerden bahsettiğimizin vesilesini aşağıda dile getireceğiz. Ama
ondan önce neden sn Erdoğan'dan sonra sn Davutoğlu'nu düşünmüştük?
Bunu sizlerle paylaşmak isteriz:
O yazılarımızda Ahmet Davutoğlu için şunları diyorduk:
1-Son iki asırdan bu yana ilk defa eli kalem tutan bir devlet
adamımız olacaktır.
Unutmamalı ki Ahmet Bey, Danışman olmadan evvel hem eser sahibi ve
hem de sütun sahibiydi. Yani hem müellif ve hem de muharrirdi.
"Stratejik Derinlik" ismindeki kitabını yazmıştı, Yeni Şafak
gazetesinde de dört yıl boyunca köşesi olmuştu.
2-İrticalen konuşurken de o ân fikir inşa etme kabiliyetine
sahiptir.
Bu cephesiyle Bilge Kişi'dir
3-Yerli ve Millî'dir.
Toroslardan kalkmış, Boğaziçi'nden çıkmış, fakat Mahmut Çetin'in
koyduğu isim ve değerli eseriyle Boğazdaki Aşiret'te değil mazlûm
muhafazakâr halkın içinde yer almıştı. Bunda en büyük müessir
nenesinin dua, ninni ve hoyratlarıyla bir esnaf olan babasının
sağlam seciyesinin rehberliğidir. Yani Demirci'nin oğlu ile
Gemicinin oğlu yürüyüşüne Esnafın oğluyla devam edecektik...
"Oğlun ola, kızın ola!.. Oğlunla ordu, kızınla oba olasın!.. Koç
koç oğlanların ardına düşe!... Dünyalar, ayaklarına gele, herkes
sana akıl danışa!" diye torununa dua eden babaanne Sefûre Hanım'ın
bu anonim duasının güzelliği kadar ismi de dikkat çekici. "Sefire"
Anadolu ağzında Sefûre yani "elçi" olmuş. Sn Davutoğlu'nun devlet
umurunda ilk vazifesini hariciyede "Büyükelçi" unvanıyla yaptığı
hatırlanınca insanın yüzünde ister istemez bir tebessüm
beliriyor.
Ahmet Davutoğlu, genel başkan ve Başbakan olunca bazıları halka da
mal olan bu hükümlerimizde bizi yanıltmadı. Üstelik onların
yanısıra çalışkanlık, güleryüz ve sabır hasletlerinin varlığını da
tesbit ettik...
Bütün bunları durup dururken niçin yazdık?