Biz, Vahiy Medeniyeti, biz Merhamet Medeniyeti mensuplarıyız.
Biz, yalnızca kılıç kuvveti, pazu farklıyla Cihan Devleti/Süper Güç
olmamıştık. Yeniden Cihan Devleti olmamız da yalnızca bunlarla
olmayacak. Biz, iyi insan olmanın Allah'ın kullarına, hayvanlara ve
diğer canlılara hizmetle mümkün olduğunun idrakinde soylu bir
milletiz.
Bir söz vardır; buruktur, hüzün renklidir ve elbette doğrunun tâ
kendisidir. "Osmanlı gitti, huzur bitti" der. Osmanlı, dünyanın
muvazene/denge unsuru, sulh sebebiydi. Çünkü o ecdâdımız, kendi
ecdâdından miras aldığı merhameti, girdiği topraklara atlarının
nallarıyla nakış nakış işlemişti. O atlar, o akıncılar "nizâm-ı
âlem içün/dünya düzeni, adaleti için" koşarlardı.
Yirminci Asır denen yüz karası çağın başında Devlet-i âli Osman'ın
ufuklardan ağır ağır çekilmesiyle Türkiye dâhil, O'nun hükümran
olduğu bütün coğrafya huzura, adalete, rahat günlere hasret kaldı.
Türkiye gibi bazıları darlığa, yokluğa zulüm yönetimlerine düştü.
Bazıları vesayet altına girdi. Bazıları uzun seneler hürriyete,
bazıları da istiklâle hasret kaldı. Tamamı Vahşi Haçlı'dan talimat
alır oldu.
Ağır nankörlükler, fecî cinayetler işlenmişti. Büyük tövbeler
edilmiş, makbul pişmanlıklar yaşanmış olmalı ki biz, hamdolsun
ciddi anlamda toparlandık. Şimdi gittiğimiz ufukların şafağından
yeniden söküyoruz. Bu şafak, bizim aydınlığımızdır. Yarasaların
kaçışması, kuzgunların ürkmesi bundandır.
Bizden kopan veya koparılmış milletlerin bugün hiç birinde huzur
yok. Balkan ülkeleri, Kafkaslar, Afrika, Orta Doğu hep öyle. Her ne
şekilde kopmuş olursa olsunlar; onları ihmal edemeyiz Biz Anadolu,
Rumeli, Afrika ve Asya topraklarında aynı gök kubbe altında ve aynı
bakır renkli topraklar üstüne birlikte nefes alıp vermiş olduğumuz
ve olmakta olduğumuz insanların bazılarıyla dindaş, bazılarıyla
soydaş, bazılarıyla kültürdaşız.