Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan, dün Bosna-Hersek devletinin başşehri
Saraybosna’daydı.
Sn. Erdoğan, daha evvel de
Bosna’ya resmî ziyarette bulunmuştu. Ancak bu seferki ziyaret, çok
başka bir anlama sahiptir. Önceki ziyarette Boşnaklarla buluşmuştu.
Bu defa ise Boşnak kardeşlerimizle beraber hemen bütün Avrupa
devletlerinden Bosna’ya gelen Türklerle de buluşuldu.
Almanya, Avusturya, Hollanda,
Fransa, Belçika gibi hemen bütün Avrupa memleketlerinde 60 yıla
yakın bir zamandır milyonlarca Türkiye Türkü yaşamaktadır. Bu
insanlar, çifte vatandaş olsun-olmasın aynı zamanda Türkiye’de
seçmendir. Bu sebeple Türk siyasetçilerin bu seçmenlerle miting
yapıp kendileri ve Türkiye’ye dair projelerini anlatma ihtiyacı
bulunmaktadır.
24 Haziran’da Türkiye’de genel
seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaktır. Recep Tayyip
Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmak itibariyle Türklerin
yaşadığı Avrupa şehirlerini ziyaret ederek seçmeniyle buluşmak
istedi ama miting talebi iletilen hükûmetler, izin vermediler.
Hâlbuki, aynı merkezler, bölücü terörist örgüte fiilen veya tele
konferansla miting ve propaganda yapmasına hiçbir engel
çıkartmamaktadır.
Saraybosna ise elbette farklı
davranacaktı. Seçmenle Avrupa şehirlerinde hasret gidermek mümkün
olmuyorsa seçmen, Saraybosna’ya gelirdi. “Avrupa Türk Demokratlar
Derneği” böylece Saraybosna’da bir miting tertipleyerek Sn.
Erdoğan’ı konuşmacı olarak davet etti.
Tayyip Erdoğan, 18 Mayıs 2018
Cuma günü Yenikapı’da icra edilen “İsrail’e lanet, Filistin’e
destek” adlı muhteşem mitingden iki gün sonra bu defa
Saraybosna’daydı.
Bizim yüreğimizin yarısı Rumeli,
diğer yarısı Orta Doğu’yla Türkistan’dır. Yüreğimiz, şanlı Cuma
günü milyon civarındaki diri şuurlarla Yenikapı’da attı; Pazar günü
de aynı şuurla Saraybosna’da attı.
Bosna Buluşmasının sebebi her ne
kadar siyasi olsa da asla politik değildir. Bu bir millî şuur
şahlanışıdır. Filistin mitingi de Saraybosna mitingi de bir dönüşün
hikâyesidir. Bu bir zamana, mekâna ve vazifeye dönüştür.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yenikapı konuşmasındaki tesbit, hüküm ve
mükellefiyet cümlesi oydu: “Filistin, bugüne kadar Kudüs için
elinden geleni yaptı; şimdi Kudüs nöbetini biz
devralıyoruz!..”
Kudüs için aynı ruh ve aynı şuur
seslenişi, bu defa aynı ümmet-iki devlet olduğumuz kardeş bir
iklimden, Avrupa’nın göbeğinden yükseldi. Kelimeler farklı olsa da
niyet ve mana aynıdır. Saraybosna Buluşması, basit bir oy toplama
esnaflığı değildir. Yiğidin düştüğü yerden doğrulup Kızılelma’ya
yönelmesidir:
Yenikapı’da manası ve maddesiyle
1 milyon yürek çarptı. Saraybosna’da ise 100 bin. Avrupa’dan gelen
vatandaş yekûnu bu sayıda olmayabilir. Ancak mevcut, yerli
Boşnaklarla 100 bindir.
Bu 100 bin sayısının bizim için
büyük bir değeri vardır. Onun için Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı, Devlet-i ali Osman Padişahı’nın izinden giderek I.
Murad Han’ın ruhaniyeti ve Gazi Hüsrev Beyin secaati altında
Bosna’da haklı davamızı dünyaya haykırmış, bir aşkın ateşini
yeniden tutuşturmuştur:
Rumeli’ye veya diğer adıyla
Avrupa-i Osmani’ye son giden Osmanlı Sultanı V. Mehmed Reşad
Han’dır. Sultan Reşad, bölgedeki ihtilafları ortadan kaldırarak
millî birliği tesis etmeye; kendi deyimiyle milletle buluşmaya
gidiyordu. Bu arada büyük ceddi I. Murad’ın Kosova’daki Meşhed-i
Hüdavendigar denen türbesini de ziyaret edecekti. 5 Haziran 1911’de
İstanbul’dan yola çıktı. İlkin Barbaros Vapuru’yla Selanik’e vardı.
Daha sonra trenle devam etti. Selanik’in ardından Üsküp, Priştine
ve Manastır’ı ziyaret etti. Şimdiki sun’i coğrafya ile söylemek
gerekirse Yunanistan, Makedonya ve Kosova’da te’ba ile buluştu.
Cavid Paşa, Priştine’de askeri Hünkâra takdim etti. Padişah,
gördüklerinden memnun kalarak şunu söyledi:
-Ordu, devletin ruhudur! Ruhsuz
vücut yaşayamayacağı gibi, ordusuz devlet de
yaşayamaz!
Müslim ve gayrimüslim halk, her
yerde Padişahı bağrına bastı. Heyecan zirvedeydi. Rumeli’de müthiş
bir rüzgâr esti. Bu rüzgâr, 16 Haziran 1911 günü şahikaya
çıktı:
Murad Bey iken Osmanlı’da ilk
defa “Sultan” sıfatını kullanan I. Murad, 28 Haziran 1389’da I.
Kosova Meydan Muharebesini kazandıktan sonra Miloş Obiliç
adlı bir Sırp askerinin suikastıyla harp meydanında şehid düştü.
Aynı yere iç uzuvları defnedildi. Defin mahallinin üzerine bir de
türbe yapıldı.
Bu tarihî ziyaret münasebetiyle
türbe yakınına bir otağ kuruldu, otağın yanına mihrab, minber ve
kürsü kondu. Sultan geldiğinde ayandan/senatörlerden İsmail Hakkı
Bey, cemaate vaaz vermekteydi.
Sultan Reşad, asırlardır
Rumeli’de bir nöbetçi gibi duran dedesinin türbesini ziyaret ederek
dua ettikten sonra 100 bin evlad-ı fatihan ile birlikte Cum’a
namazını kıldı. İmamlığı da İsmail Hakkı Bey yaptı. Kosova sahrası
tekbirleriyle inledi.
Sultan Reşad, 26 Haziran’da
İstanbul’a döndü. Allahu ekber!!! nidaları ise o toprak, o sema ve
o yüreklerde kaldı.
Hep de kalacak.
Kosova ve Kudüs’ten yükselen
tekbirler, dün Saraybosna’da birbiriyle buluştu. Daha buluşacak çok
tekbir var!
Bir kere söylenmeye görsün;
tekbirler hep yaşar!
Allahu ekber!