Irak Kürdistan muhtar idaresi, 25 Eylül'de bağımsızlık referandumu yapma kararında ısrarlı. Mesut Barzani, bunun bölgeyi ateşe atmak demek olduğunu bir türlü kabullenmiyor. Ankara'nın dostaneden de öte kardeşane bütün çağrılarına rağmen sür'atle 25 Eylül'e doğru gidilmekte. Üstelik bu ikazı yalnızca Ankara değil; samimi veya gayrı samimi olarak bazı başka başkentler de yaptı.
Erbil Kürt yönetimi, sadece kendi bölgesinde de kalmayarak beynelmilel bir idari yapıya sahip Kerkük'ü de bu netameli sürece dâhil etme gibi vahim bir hataya daha sürükledi.
Sn Barzani, müstakil bir devlet başkanı olmadığı hâlde Ankara nezdinde itibarı yüksekti. Milletimiz de kendisini sevmekteydi. PKK yıllarca yakıp-yıkarken Mesut Barzani aklıselimi temsil ediyordu. Tarafımızdan gerçek bir stratejik ortak muamelesi gördü.
Ne oldu da bugün bile "sayın" diyerek kendisinden söz ettiğimiz Mesut Barzani, 180 derecelik bir dönüşle tam aksi davranışa kapıldı!
Düne kadar Türklerle tanrı tanımaz Stalinist Kürtçü bir örgüt çarpışmaktaydı. Bu örgüt, emperyalist merkezlerin tetikçi mafyasıyken Barzani ve ekibi yerli ve özlü bir duruş sergilemekteydi.
Ne Kuzey Irak halkı ve ne de Peşmerge ne dinsizdir ve ne de komünist.
Şunu demek istiyoruz:
Eğer; Allah korusun korkulan yaşanırsa ilk defa olarak Sünni Türklerle Sünni Kürtler çarpışmış olacaklardır. Böyle bir facia ecdadı ve hepimizi üzer. En önce de Türklerin de Kürtlerin de Arapların da maneviyat pınarı Mevlana Halidi Bağdadi Hazretlerini kabrinde rahatsız eder.
Bu tehlikeyi hem Erbil ve hem de Ankara görmelidir.
Tekrar sormanın yeridir; ne oldu da dost, kardeş ve hakiki müttefik gördüğümüz Barzani, böylesine bir akıl tutulmasına yakalandı?