O acı manzaranın her gün milyonlarca hanemizde yaşandığına eminiz:
Hane halkı, kahvaltıya oturmuştur; bir taraftan da haberlere bakılmaktadır. Fakat bazı haberler, yemeği zehir etmekte, lokma boğazda düğümlenmektedir. Zira o sırada ekranda Türk bayrağına sarılı bir şehit tabutu görülmüştür. Cenaze namazı kılınır. Şehidin arkadaşları tabutu omuzlarlar. Şehidin eşi metanetini korumaya çalışır. Çocuğu babasının kıyafetini giymiştir. O şehit polistir yani Ahmetcik veya askerdir yani Mehmetcik.
Bu bir önceki günün haberleri, her sabah hanelerimizi cenaze evine çevirir. Sofra etrafında olanların duyguları birbiriyle buluşur. Ama; çok fazla şey söylenemez; kelimeler de boğaza düğümlenmiştir.
Öğle olduğunda iş yemeklerinde yine benzer dramlar ekrandadır. Bu defa yeni şehit haberleri vardır. Sunucu tafsilatı verir, yemek yine zehir olur. Bir kaç laf edilse de asıl söylenecekler dudaklardan dökülemez.
Akşam yemeğinde aile, sofradadır. Haberlerde yine bayrağa sarılı şehit tabutları, imam, resmî zevat, asker, polis, şehit akrabaları, cemaat ve aynı manzaralar vardır. Lokmalar yine boğaza düğümlenir ama kimse kimseye bunu diyemez. Bir kaç derin üzüntü dolu kelime edilir, dua edilir, iç çekilir.
Bunlar, Barış Süreci'nden önceki dönemlerde yaşanırdı. İki buçuk yıllık Barış Süreci'nde görülmedi. O zaman ekranlar temiz, evler ve insanlar huzurluydu. Ümitler bu huzurun sürüp gideceği yönündeydi. Halbuki sağduyu, barış derken bölücüler, hendek kazıp içine patlayıcı yerleştirme, evleri tünel tünel birbirine bağlama ihaneti içindelermiş. O Düveli Muazzama teşeronları, millete de barışa da devlete de iyi niyete de ihanet ettiler.
Evet; üç aydan bu yana yine şehit veriyoruz. Mehmetcik ve Ahmetcik şehit olmakta. Sözlüler, nişanlılar, taze gelinler dul kalmakta, bebekler yetim olmakta, analar babalar kan ağlamakta. Fakat onlar aynı zamanda rütbelerin en yükseğine kavuşmaktalar. Kaldı ki Barış Süreci öncesinde bir terörist ölse üç-beş şehit verilmekteydi. Şimdi ise devlet, o ihanetin öfkesiyle hiç görülmediği kadar kararlı. Bir şehit verildiğinde 5-10 terörist cezalandırılmakta.
Terörle mücadelenin yaşandığı yerlerde il merkezlerinin nakli dahil her tedbir alınmakta, eğitimden gündelik hayata kadar her ne eksiklik doğmuşsa sür'atle telafi edilmektedir.
Taviz vermez kararlı mücadele neticesinde terör, bölgede çok ciddi anlamda taban kaybetti. İmânıyla ve ameliyle o düzgün Kürtler, devletin şeksiz ve şüphesiz şekilde arkalarında olduğunu anlayınca hainlere papuç bırakmadılar. Tabanı olmayan hiç bir ideoloji, dikiş tutturamaz. PKK topraklarımızdan kazınmaktadır.
Şehitler gelir, cezalandırmalar olurken hiç bir köy, kasaba ve şehrimizde Kürt-Türk diye bir kavga, hatta ihtilaf yaşanmamaktadır. Bu hiç de kolay değildir. Kalbi yerinden sökercesine ağır olan bu haberlerin onda biri on sene bir başka ülkede görülseydi o memleket, iç harbe sürüklenir ve perişan olurdu. Milletimizin asaleti, aynı imân ve vatan aşkında buluşması buna müsaade etmemiştir. Adını doğru koymalı ki bütün Türkiye, bütün vatandaşlarımızındır...